karar vermek

Turkish-English Translation

  1. Verb, Law to hand down a decision
  2. Verb, Law to hand out a decision
  3. Verb to adjudge
  4. Verb to adjudicate
  5. Verb to arbitrate
  6. Verb to award
  7. Verb to elect
  8. Verb to give judgment
  9. Verb to make a decision
  10. Verb to make up one's mind
  11. Verb to opt
  12. Verb to pass
  13. Verb to pass upon
  14. Verb to pass a resolution of protest
  15. Verb to resolve
  16. Verb to give a verdict
  17. Verb to give a decision
  18. Verb to passjudgment to enter a decree
  19. Verb to form one's judgment
  20. Verb to decide
  21. Verb to assess
  22. Verb, Law to bring in a verdict
  23. Verb to deliver a judgment
  24. Verb to determine
  25. Verb to give
  26. Verb, Law to reach a verdict
  27. Verb to render a decision
  28. Verb to render a judgment
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

karar verme yetkisi
jurisdiction to adjudicate Noun, International Law
(jüri) karar vermek
to render a verdict Verb
… lehine karar vermek
to give judgment for … Verb, Law
…in lehine karar vermek
to give judgment for … Verb, Law
beraatine karar vermek
to absolve Verb
bir anlaşmazlık hakkında karar vermek
to decide a dispute Verb
bir belgenin delil olarak kabul edilip edilmeyeceğine karar vermek
to decide whether a document is admissible as evidence Verb
bir dava konu sunda karar vermek
to rule on a matter Verb
bir dava konusunda karar vermek
to rule on a matter Verb
bir davada davacı lehine karar vermek
to pass a judgment for the plaintiff in a suit Verb, Law
bir davada karar vermek
to give a decision on a case Verb
bir davada karar vermek
to decide a case Verb
bir gün üzerinde karar vermek
to decide upon a day Verb
bir karar vermek
to come to a decision Verb
bir karar vermek
to reach a decision Verb
bir karar vermek
to enter a decree Verb
bir konu hakkında karar vermek
to decide the point Verb
bir konu üzerinde değerine göre karar vermek
to discuss something on its merit Verb
bir konu üzerinde değerine göre karar vermek
to decide something on its merit Verb
bir konuda taraf tutmadan karar vermek
to deal with a case upon its merits Verb
bir mahpus hakkında karar vermek
to pass judgment on a prisoner Verb, Law
bir şey hakkında karar vermek
to make a decision on sth Verb
bir şey hakkında karar vermek
to adjudicate sth Verb
bir şey hakkında karar vermek
to make a decision on something . Verb
bir şey üstünde karar vermek
to resolve upon sth Verb
bir şey üstüne karar vermek
to resolve upon sth Verb
bir şey yapmaya karar vermek
to conclude to do sth Verb
bir şeye karar vermek
to decide upon sth Verb
bir şeyi yapmaya karar vermek
to elect to do sth Verb
bir şikâyet hakkında karar vermek
to adjudge a complaint Verb
bir toplantının ertelenmesine karar vermek
to vote the adjournment of a meeting Verb
birinden taraf olmaya karar vermek
to come down on the side of someone Verb
birinden taraf olmaya karar vermek
to come down in favour of someone Verb
birini bir daha görmemeye karar vermek
to drop acquaintance with sb Verb
birini desteklemeye karar vermek
to come down on the side of someone Verb
birini desteklemeye karar vermek
to come down in favour of someone Verb
birinin aleyhine karar vermek
to give the case against sb Verb
birinin aleyhine karar vermek
to give it against sb Verb
birinin lehine karar vermek
to decide in sb's favour Verb
birinin yanında yer almaya karar vermek
to come down on the side of someone Verb
birinin yanında yer almaya karar vermek
to come down in favour of someone Verb
birşey yapmaya karar vermek
to determine to do something Verb
birşeyi istemediğine karar vermek
to set yourself against something Verb
davacı aleyhine karar vermek
to decide against the plaintiff Verb
davacı lehinde karar vermek
to enter judgment for the plaintiff Verb, Law
davacı lehine karar vermek
to find for the plaintiff Verb
davacı lehine karar vermek
to enter judgment for the plaintiff Verb, Law
davada karar vermek
to give a decision on a case Verb
davalı aleyhine karar vermek
to resolve an issue against the defendant Verb
davalı lehinde karar vermek
to enter judgment for the defendant Verb, Law
davanın .... tarihine ertelenmesine karar vermek
to adjourn the case to Verb
davanın esası hakkında karar vermek
to pass judgment on the main issue Verb
dosyalara bakarak karar vermek
to decide on the records Verb
dosyayı tetkik ederek karar vermek
to decide on the record Verb
erken yola çıkmaya karar vermek
to be determined to start early Verb
gıyaben karar vermek
to pass judgment by default Verb
hakem sıfatıyla dinleyip karar vermek
to arbitrate Verb
hiçbir şeyi saklamamaya karar vermek
to resolve to hold back nothing Verb
hüküm ve karar vermek
to adjudicate Verb
imzanın taklit olduğuna karar vermek
to pronounce the signature to be a forgery Verb
ittifakla karar vermek
to decide unanimously Verb
iyi bir fikir olmadığına karar vermek
to think better of it Verb
kesin karar vermek
to make a final decision Verb
kesin karar vermek
to make a dead set Verb
konu hakkında karar vermek
to decide the point Verb
lehinde karar vermek
to find for Verb
lehine karar vermek
to come out in favour (of) Verb
müsaderesine karar vermek
to condemn Verb
oy çoğunluğuyla karar vermek
to decide by a majority of the votes Verb
oy çokluğu ile karar vermek
to decide by majority of votes Verb
oyçokluğu ile karar vermek
to decide by a majority of votes Verb
sanığın beraatine karar vermek
to dismiss the accused Verb
satmaya kesin karar vermek
to settle on selling Verb
sonunda kabul etmeye karar vermek
to settle for Verb
tarafsız karar vermek
to hold the scales even Verb
temyiz söz konusu olmaksızın kesin karar vermek
to decide in the last instance Verb
temyizsiz karar vermek
to decide in the last instance Verb
baskı tipine karar vermek gibi işlerden sorumlu yönetici
art director
dava hakkında karar vermek üzere oturumu açmak
to sit in judgment on a case Verb
bir karar takriri vermek
to introduce a resolution Verb
karar alınması için takrir vermek
to move a resolution Verb
karar takriri vermek
to move a resolution Verb
karar takriri vermek
to introduce a resolution Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database