keeper

  1. Noun bekçi koruyucu muhafız.
  2. Noun … sahibi, -ci, patron.
    innkeeper: hancı, otelci, han/otel sahibi.
    shopkeeper: dükkâncı, dükkân sahibi.
  3. Noun kâhya.
  4. Noun bakıcı, birinin eylemlerinden sorumlu kimse.
    Am I my brother's keeper?
  5. Noun (hayvan vb.) bakıcı, gardiyan.
    a keeper of swine. a zookeeper. a lunatic and his keeper.
  6. Noun kenet, kenetleyici parça, kilit, bir şeyi yerinde tutan nesne, tutucu.
  7. Noun kilit mil yuvası.
  8. Noun kayış halkası.
  9. Noun mıknatıs kutup başlığı: mıknatıslığın kaybolmaması için kutuplar arasına konan demir.
  10. Noun yasakları bozmadan yakalanabilecek en büyük balık.
  11. Noun bozulmadan uzun müddet dayanan meyve/sebze/yiyecek.
ön muhasebeci Noun, Accounting
eşik bekçisi Noun
türbedar Noun
defter tutucu
kerhaneci (kaba)
bütçe yöneticisi
kantin işleten
kasadar
maliyet hesaplayan kimse
maliyet hesaplayan kişi
sır saklayan
mandıracı
hemzemin geçit bekçisi
kapıcı
zindancı
bulanın malı, kayıp eşyayı bulanın onu kendine maletmesi
garaj bekçisi
dış kapı bekçisi
kaleci Noun, Football
büyük defter tutan muhasebeci
fener bekçisi
kanal bekçisi
havuz kapağı görevlisi
büro müdürü
park bekçisi
rehin tutan
lokantacı
dükkâncı
kontrolör
antrepo memuru
antrepocu
(krikette) top yakalayıcı
kumarhane işleten kimse
hayvan bakıcısı
arşiv memuru
(Br) Mühürdar (hükümetin resmi mührünü saklayan kişi
(İngilterede) baş yargıç.
(Br) hazine-i hassa müdürü (hükümdara şahsi masrafları için tahsis edilen paranın sorumlusu
(US) arşiv memuru
zabıt kâtibi
(Br) darphane müdürü
garajcı mali sorumluluk sigortası Noun
gümrükten depo memuruna gümrüğe tabi malların teslim ve tesellümü için yazılan emir
antrepo çıkışı
ambar çıkış müsaadesi Noun
makbuz senedi (umumi mağazalara saklanmak üzere tevdi edilmiş emtia ve zahire karşılığında bunların mülkiyet
hakkını temsil etmek üzere verilen kıymet
rehin senedi (umumi mağazalar tarafından buralara konan ticari mallar karşılığında mal sahiplerine verilen
ve mağazalara bırakılmış emtia üzerinde reh