pressing

  1. evgin, ivedi, acele, mübrem, müstacel, hemen yapılması gereken, önemli, ihmale gelmez.
    pressing business
    matters prevented him from taking a holiday.
  2. ısrarlı, ısrar eden, ısrarla üzerinde duran, musir.
    My friends gave me a pressing invitation. They
    were so pressing that I couldn't refuse them: Arkadaşlarım beni ısrarla davet ettiler. O kadar ısrar ettiler ki reddedemedim.
  3. basma, baskı, kalıplama.
    pressing of phonograph records.
  4. basılmış şey, baskı/kalıp işi.
Metallerin dövülmesi, preslenmesi, baskılanması ve yuvarlanması; toz metalürjisi (NACE kodu: 25.5) Noun, Trades-Professions
Metallerin dövülmesi, preslenmesi, baskılanması ve yuvarlanması; toz metalürjisi (NACE kodu: 25.50) Noun, Trades-Professions
yapacak daha önemli işleri olmak Verb
fikrinde ısrar etmek Verb
çok sayıda insanla tokalaşma
(US) özellikle
gramofon plağına ses kaydı esnasında tam soğumadan önce hava akımı vermek suretiyle yüzeyde su dalgası etkisi oluşturma
pek acelesi olmamak Verb
teşvik gerektirmek Verb
destek gerektirmek Verb
ivedi iş
yaklaşan tehlike
acele ödenmesi gereken borç
acil ödenmesi gereken borçlar Noun
acil talep
acele davet
acele iş
acil mesele
acil ihtiyaç
acil ihtiyaç
gemiye tayfa yazma
zorunlu toplumsal gereksinim Noun, Rights-Freedoms
el sıkmak (bir adayın seçmenler arasında herhangi bir tür beden teması
acil tamir gerektirmek Verb
parmaklıklara dayanmak Verb
bir karar almak için zorlamak Verb
çok ısrar etti reddedemedim