1. Let
    's go.
    NOT:
    are, am, will, had, would, has ve
    is fiillerinin kısaltılmış
    şekli olan
    're, 'm, 'll, 'd ve
    's , tümce sonunda kullanılmaz, yani bu fiiller tümce sonuna gelirse kısaltılmadan yazılmalıdırlar. Örnek:
    I'm not coming but they are. They're not coming but I am. She's wondering where he is.
  2. bizi, bize, bizim.
    Will you come with us? Bizimle gelir misiniz?
    Give us this day our daily
    bread: Bize bugünlük ekmeğimizi ihsan eyle.
    They can see us: Bizi görebilirler.
ABD Savcı Yardımcısı Noun, Law
yanıbaşımda Adverb
burnumun dibinde Adverb
il merkezi
cürmümeşhut mahkemesi
suçüstü mahkemesi
(US) karşıda
karşı tarafta
ek finansman
tarım fuarı
hepimiz
top umuz
lütfen acele cevaplandırmak rınız
bize olan borçların bakiyesi
iyi bir şekil almak Verb
bir bankaya keşide edilen ve tevdiat veya ödeme için takdim edilen çek
şartlar bizim aleyh imizde
bir mektubu temize çekmek Verb
şirket finans işleri Noun
(US) anonim şirketler finansmanı
borçlu olduğumuz meblağ
alacağımız meblağ
her birimiz
her birimiz
mühendislik fuarı
malları bir fuarda sergilemek Verb
hayırsever kermesi
yiyecek içecek fuarı
bir fuara uğramak Verb
finanse etmek Verb
(US) yüksek finans
(Br) taksitle ödeme finansmanı
(Br) kamu maliyesi
eksik rekabet
finansman sorumlusu
uluslararası ticaret fuarı
: -lim/-lım/-'üm/-lum.
Let's go: gidelim.
aramızda teati olan mektup bular Noun
mahalli maliye
Allah eksikliğini göstermesin
zanaat kermesi
küçük ve büyümekte olan
asma kat finansı
ama mali yönden gelecek vadeden bir şirkete verilen borç para
riziko sermayesi sağlama ile
verilen borcun riski
daha güvenli bir yol olan paranın sağlam borç piyasalarına konması arasında kalmasından ötürü bu adla anılır
bize borçlu olunan para
alacağımız
açık hava fuarı
hile yapmamak Verb
tarafsız oynamak Verb
bir fuara yazılmak Verb
malları bir fuara göndermek Verb
sağlam mali durum
önümüzdeki sorun
karşı karşıya bulunduğumuz sorular Noun
hangi miz
dünya fuarı
ABD Nüfus İdaresi
ABD'nin finanse ettiği dışyardım
döviz için başvuruda bulunmak Verb
yabancı ziyaretçi çekmek Verb
(geminin) yabancı ülkelere doğru seyir durumunda olmak Verb
tabiatına aykırı olmak Verb
yurda yabancı sermaye getirmek Verb
işletme maliyesi
dış ticaret yapmak Verb
ticari finansman şirketi
döviz deklare etmek Verb
döviz istikrar fonuna tevdiatta bulunmak Verb
malları dış piyasaya düşük fiyatla sürmek Verb
(Br) memleket dışında
endirekt döviz standardı
sanayi fuarı
görünüşü kurtarmak Verb
farz edelim ki Noun
farz edelim ki Noun
(US) küçük krediler için finans kurumu
US yabancı ülkede yatırım yapmak Verb
efektif döviz satın almak Verb
kendi dış siyasetini saptamada serbest kalmak Verb
kullanılmamış döviz tutarı
döviz kıtlığı
dış piyasadan elini çekmek Verb
Seçime çok az kaldı. Sentence
Seçim yaklaşıyor. Sentence
Aramızda birşey yok.
O işi ikimiz beraber yaptık.
döviz rezervlerinin suyunu çekmesi
dolar bazında
yukarıda zikredilen.
yukarıdaki gibi.
United States.
United Service.
  1. reason
  2. intelligence
  3. mind
  4. wit
margin requirements
blanket rate
(US
spark
(US
ploughland
(US
business center
(US
writeoff
(US
variety theater
(US
sepulcher
representative
deputy
detention centre (center ,)
exemption limit (taxation ,)
mental home (hospital ,)
research centre (center)
elevator man (operator ,)
to retain a barrister (counsel) Verb
resource centre (center)
grocer's shop (store ,)
(at the pleasure of the president ,) pleasure
to take in petrol (gas ,) Verb
bearer of a cheque (check ,)
exchange centre (center ,)
distribution centre (center ,)
rest centre (center)
foreign trade centre (center)
revolving fund (governmental accounting ,)
educational centre (center ,)
recreation centre (center)
dilatory (slow , tardy ,) payer
to tell someone a out (the a of it ,) Verb
day care centre (center ,) Noun
communication centre (center ,)
bearer cheque (check ,)
airborne (air-landed ,) operation
transfer a share (stock ,)
unissued capital (capital stock ,)
employment centre (center)
processing centre (center)
import equalization fee (tax ,)
incidental plea of defence (defense ,)
coffee room (shop ,)
public utility company (corporation ,)
to omit (to pass ,) a dividend Verb
stationery shop (store ,)
control centre (center ,)
salary rise (raise ,)
to run up a score at a public house (saloon ,) Verb
furniture shop (store ,)
funeral home (house , parlor)
discount company (corporation) Noun
floating (fluid ,)
cash (collect ,) on delivery
devolution upon death (of inheritance ,)
automobile (especially)
automobile (automotive ,) industry
money centre (center ,)
money centre (center ,) bank
health centre (center)
electoral division (district ,)
pedlar's certificate (licence ,)
pedlar's (peddler's ,) licence license
code centre (center)
common seal
corporate seal
self-service shop (store)
service centre (center ,)
demobilization centre (center ,)
wholesale centre (center ,)
to sell wholesale (at wholesale ,) Verb
traffic centre (center ,)
tourist centre (center)
motoring centre (center)
(into custody ,)
production centre (center)
aside from
false claim
home base
military base
military base Noun, Military
base hospital
patent rules , (patent rules of practice ,)
üs
base maintenance
üs
base
üs
index
üs
basis
üs
exponent Noun, Mathematics
üs
power Noun, Mathematics
üs
base Noun, Military
air rights
base services Noun

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Akıl

bk. –ış
üs
Esas temel, asıl, kök
üs
Bir sayının üstüne yazılan ve kendisiyle ... çarpıldığını gösteren sayı, kuvvet
bk. –ış