1. inşa etmek, (yapı) yapmak, bina etmek.
    Our house is built of brick(s). He built me a model ship out of wood.

  2. build up: kurmak, tesis etmek, geliştirmek, kuvvetlendirmek.
    to build up a business. to build
    up one's hopes.
    Hard work builds up character: Sıkı çalışma, şahsiyeti kuvvetlendirir.
    to build castles in the air: olmayacak hayaller peşinde koşmak.
  3. şekil ve hüviyet kazandırmak, yaratmak, … haline getirmek.
  4. istinat ettirmek, temelini atmak.
    Don't build your future on dreams.
  5. (oyun) (a) harflerden sözcükler oluşturmak, kelime kurmak/yapmak, (b) (numara, şekil vb. ne göre) kartları sıraya dizmek.
  6. inşaatçılık yapmak.
  7. build on/upon: plan, düşünce sistemi vb. kurmak.

  8. build up: (şiddeti/temposu vb.) gittikçe artmak, maksimuma doğru gelişmek.
    The plot builds
    steadily toward a final dramatic scene.
  9. yapı, inşa tarzı, biçim. yapılış.
    The house was a modern build: Ev modern biçimde yapılmıştı.
  10. bünye, cüsse, endam, vücut şekli.
    He has a strong build: Kuvvetli bir bünyesi var.
    She has
    some build!: Endamı pek güzel!
  11. (duvarcılıkta) duvar taşının yüksekliği.
birinin menfaatlerini korumak Fiil
kendi menfaatlerini korumak Fiil
hayat ımı kurtarmak Fiil
örmek Fiil
inşaat yapma abdı
inşaat yapma imtiyazı
inşaat mukavelesi
sağlam yapılı adam
kanal inşa etmek Fiil
ev yapmak Fiil
ev inşa etmek Fiil
mektup bu müsveddesi yazmak Fiil
bir mektup müsveddesi yazmak Fiil
bir otele ek bir bina yapmak Fiil
(US) demiryolu inşa etmek Fiil
yol yapmak Fiil
tavan arasında oda yapmak Fiil
lağım açmak Fiil
duvar çekmek Fiil
bir hastaneye ilave bir pavyon yapmak Fiil
hastaneye yeni pavyon eklemek Fiil
sigorta holding şirketi kurmak Fiil
bir sigorta holding şirketi kurmak Fiil
hayalperest olmak Fiil
ilave binalar yapmak Fiil
dahil etmek, örmek, (duvarın vb.) içine (gömme) yapmak, ayrılmaz parçası olmak.
to build in bookcases
between the windows: pencereler arasında duvarın içine (gömme) kitap rafı yapmak.
(a) parçası olarak/içinde (gömme) yapmak/inşa etmek.
The cupboards are built into the walls: Dolaplar
duvarın içine gömme olarak yapılmışlardır. (b) dahil etmek, birşeyin ayrılmaz parçası haline getirmek.
The rate of pay was built into his contract.
likidite sağlamaya çalışmak Fiil
moral vermek Fiil
(a) ek/ilâve olarak inşa etmek.
This part of the hospital was buit on later. (b) dayan(dır)mak,
istinat ettirmek.
His argument is buit on facts.
I build on you: Sana dayanıyorum/güveniyorum. (c)
build vain hopes on something: bir şey hakkında boş ümitlere kapılmak.
sağlam temellere oturtmak Fiil
çürük temel üzerine kurmak, buz üstüne yazmak.
ruhsatla inşa etmek Fiil
ruhsatla inşa etmek Fiil
(a) kurmak, art(ır)mak, geliş(tir)mek, birik(tir)mek, çoğal(t)mak.
He has buit up a good business
over the years. to build up one's strength.
The pressure is building up: Basınç artıyor. (b) kuvvetlen(dir)mek, takviye etmek, (c) (kademe kademe) hazırlamak, (d) evlerle doldurmak, şehir halinde geliştirmek, kent kurmak.
The area has been built up since last ten years. (e)
argo birisini övmek/methetmek, pöhpöhlemek.
iş kurmak Fiil
bir kampanyayı hazırlamak Fiil
kanıtları bir araya getirmek Fiil
dışarda bir yerde birkaç kuruş yatırmış olmak Fiil
çok müşteri edinmek Fiil
liste yapmak Fiil
bir liste yapmak Fiil
yeni bir bağlantı kurmak Fiil
yığınların desteğini sağlamak Fiil
halkın çoğunun yandaşlığını sağlamak Fiil
ün yapmak Fiil
(US) toplu olarak büyük miktarda hisse senedi paketi satın almak Fiil
bir bölgeyi imar etmek Fiil
imparatorluk kurmak Fiil
hayat kurmak Fiil
envanter yapmak Fiil
hemen oracıkta resmini çizivermek Fiil
müşterinin ayağını alıştırmak Fiil
hayal kurmak Fiil
iyiniyet kurmak Fiil
dış ülkelerde üretim tesisleri kurmak Fiil
rezerv oluşturmak Fiil
(politikada) birini desteklemek Fiil
istif etmek Fiil
ticari ilişkileri geliştirmek Fiil
bir şeye bel bağlamak Fiil
dayanmak, güvenmek.
to build upon a promise: bir vaade güvenmek.
bir evin inşası için para tahsis etmek Fiil
birlikte yeni bir ev inşa etmek Fiil
demiryolu inşa etmek Fiil