duygularını içine atmak
Fiil
(a) kafayı çekmek, aşırı içmeyi âdet edinmek, (b) sarhoş olmak, kafayı tütsülemek.
He hits the bottle whenever things become a bit difficult: İşler biraz zorlaşınca kafayı tütsüler.
Klein şişesi: dış yüzeyindeki bir noktadan iç yüzeyindeki karşıt noktaya yüzeyi delmeden geçilebilen kapalı yüzey.
İsim
tulum, kırba, tuluk.
İsim
takriben yarım litrelik şişe.
şişe yuvarlama oyunu: kızlarla oğlanlar arasında oynanan ve yuvarlanan şişenin ucunun gösterdiği kimseyi
öpmekten ibaret olan oyun.
sıkmaç: sıkılarak içindeki boşaltılan plastik şişe.
siphon= syphon ile ayni anlama gelir. sifonlu şişe.
alkollü içki.
He became addict to the bottle: İçki müptelâsı oldu.
bottle club: içki kulübü.
şarap şişesi
Gıda ve Mutfak
sokak ve caddelerdeki şişe haznesi
yeniden kullanıma dönüştürülmesi amacıyla içine boş şişelerin atıldığı
bebeği biberonla beslemek
Fiil
bir şişenin boynuna asılmak üzere kâğıttan yapılmış reklam
şişe açacağı
İsim, Gıda ve Mutfak
içkili toplantı, davetlilerin birer şişe içki getirdikleri içki âlemi.
İsim
şişe ağacı
(Sterculia Firmiana): Avustralyada yetişir. Gövdesi şişe biçimindedir. Dar yapraklı
(
narrow-leaved bottle tree) ve geniş yapraklı (
broad-leaved bottle tree) türleri vardır.
İsim
(a) (duygularını) tutmak, baskı/kontrol altında/kapalı tutmak.
He kept all of his anger bottled up inside him: Bütün öfkesini içinde kapalı tuttu. (b) tıkanmak, sıkışıp kalmak.
The traffic was bottled up in the tunnel: Trafik tünel içinde sıkışıp kaldı.
teklife çelme takarak başarısızlığa uğratmak
Fiil
bir teklife çelme takarak başarısızlığa uğratmak
Fiil
enflasyonun etkilerini dizginlemek
Fiil
bulaşıkçı.
chief cook and bottle washer: her türlü ev işi yapan hizmetçi.
İsim
bir şarap şişesinin boynunu kırarak açmak
Fiil
bir firmanın en önemli adamı
şişelerin üzerinde zehir etiketi vardı
kendine bir şişe şarap ısmarlamak
Fiil