1. parlak.
    bright fire/star/sun/light.
  2. aydınlık, ışıklı, ışık dolu, ziyadar.
    The room was bright with sunshine: Güneş ışığı odayı aydınlatıyordu.

    (day, weather) to become brighter: (gün, hava) aydınlanmak, açılmak.
  3. parlak renkli, gösterişli.
    a bright red dress: parlak kırmızı renkli bir elbise.
    bright passages of prose.
  4. saydam, şeffaf, berrak (hava) açık.
    The bright water trickled through his fingers.
    bright intervals/periods:
    arasıra açık/güneşli (hava).
  5. görkemli, debdebeli, muhteşem.
    the bright pageantry of court.
  6. şanlı, şaşaalı, gösterişli.
    the bright days of the renaissance.
  7. uyanık, zeki, parlak zekâlı, cevval.
    a bright young man.
    He's a bright spark: Çok zekidir/çok
    parlak bir zekâya sahiptir.
  8. akıllı(ca).
    to reply bright: akıllıca cevap vermek.
    bright comments enlivened the conversation.
  9. canlı, neşeli, hareketli.
    a bright and happy child. a bird's bright song.
  10. mutlu, iyi, memnunluk verici.
    bright prospect of the future.
    brighter days: daha mutlu
    günler.
    to look on the bright side of things: iyimser olmak.
    The outlook is brighter: İstikbal ümit verici/parlak gözüküyor (İstikbalden ümit var).
  11. cilâlı, parlak, ışıl ışıl.
    bright steel.
  12. açık renkli tütün.
  13. kısa resim fırçası.
  14. parlaklık, şatafat, şaşaa.
  15. (bkz: brightly ).
İşin iyi tarafı ... Zarf
Neyse ki ... Zarf
İşin iyi tarafı ... Zarf
Neyse ki ... Zarf
pür neşe
açık yeşil sarı Sıfat
açık yeşil Sıfat
açık geçen havalar İsim
ticaret için parlak gelecek
açık pembe Sıfat
gül rengi Sıfat
parlak gelecek
parlak zekâlı
hayat dolu kişi
başarı noktası İsim
parlak öğrenci
açık turkuaz Sıfat
sapsarı
Brayt hastalığı: idrarda albümin bulunması ve kan basıncının yükselmesiyle beliren bir hastalık.
alacalı bulacalı
parlak beklentileri olmak Fiil
birine geleceği parlak ve renkli göstermek Fiil
İyi tarafından bak.
birini parlak vaatlerle aldatmak Fiil
parlak vaatlerle birini kandırmak Fiil
tertemiz, gıcır gıcır, yepyeni, pırıl pırıl vb.
The room was as neat as a new pin: Oda tertemizdi.

She was as neat as a new pin: Pek şıktı/iki dirhem bir çekirdekti.