1. Fiil muktedir olmak, -bilmek.
    He can solve the problem easily: Sorunu kolayca çözebilir.
    I couldn't
    understand him when he spoke very fast: Çok çabuk konuştuğu zaman onu anlayamadım.
  2. Fiil bilmek.
    He can play chess: Satranç (oynamasını) bilir.
  3. Fiil gücü yetmek, kudreti/iktidarı olmak.
    It can't be done: Bu yapılamaz.
    A dictator can impose
    his will on the people.
    I will do what I can: Elimden geleni yaparım.
  4. Fiil hakkı/yetkisi olmak.
    He can change the script.
  5. Fiil izinli olmak.
    Can I speak to you a moment? The teacher said we could go home.
  6. Fiil ihtimali olmak.
    The situation can change from day to day. He could have changed his mind without telling
    you. She could still decide to go. NOT : A. Dilbilgisi bakımından
    CAN fiziksel güç ve yetenek, maddî yapabilme kabiliyeti söz konusu olduğu zaman,
    MAY ise olasılık, izin, müsaade söz konusu iken kullanılır:
    The child can talk: Çocuk konuşabiliyor.
    You may not talk in the class: Sınıfta konuşamazsınız (konuşmanıza izin verilmez). Bir iş yapmak için izin istenirken
    MAY kullanılmalıdır:
    May I smoke? Mamafih günlük konuşmada
    MAY yerine de çok defa
    CAN kullanılmakta ve bu yadırganmamaktadır. Ancak, izin ve müsaade düşüncesinin hâkim olduğu hususlarda
    MAY kullanmak yerinde olur:
    May I (can I değil!) borrow your pencil? Kaleminizi ödünç alabilir miyim? B.
    CAN BUT, CANNOT BUT bir işi başka türlü yapmak olanağı olmadığını belirtirler.
    CAN BUT deyimi,
    CAN ONLY deyimi ile eş anlamlıdır.
    We can but do our best: Elimizden geleni (elbette/muhakkak) yaparız (başka türlü yapmamız beklenemez).
    CANNOT BUT anlam bakımından
    CAN'T HELP (doing) deyiminin aynıdır.
    We cannot but protest against injustice: Haksızlığa mutlaka karşı çıkarız (karşı çıkmamak elimizden gelmez/karşı çıkmak mecburiyetndeyiz). Konuşmada
    CANNOT HELP BUT deyimi de kullanılırsa da dil bilginleri bunu doğru bulmazlar.
  7. teneke kutu, madenî kutu/kap, konserve kutusu.
  8. çöp kutusu.
  9. güğüm.
  10. maşrapa, tas.
  11. helâ, abdesthane.
  12. ceza evi, hapishane, kodes.
  13. (bkz: buttocks ).
  14. Askerlik2 sualtı bombası.
  15. destroyer.
  16. 1 onsluk meruvana.
  17. konserve yapmak, kutulamak, kutuya/kavanoza koyarak saklamak.
    In this factory they can fish to be sent abroad.
  18. kovmak, işine son vermek, sepetlemek.
  19. durdurmak, susturmak, son vermek, kesmek.
    Can that noise! Kes şu gürültüyü!
  20. müziği kaydetmek.
    canned music: (plağa/teype) kaydedilmiş müzik.
Fena değil. ("Nasılsın?" sorusuna cevaben) Cümle, Deyim
İyidir. ("Nasılsın?" sorusuna cevaben) Cümle, Deyim
İdare eder. ("Nasılsın?" sorusuna cevaben) Cümle, Deyim
Yuvarlanıp gidiyoruz. ("Nasılsın?" sorusuna cevaben) Cümle, Deyim
Tereciye tere satılmaz. Cümle, Deyim
(US) çöp tenekesi
” yardımcı fiilinin geçmiş zamanı
çöp tenekesi.
galon
benzin tenekesi
benzin bidonu İsim, Ulaşım
5 galonluk yassı ve dar sıvı kabı (benzin bidonu vb.). İsim, Askerlik2
4.5 galonluk (≈ 20.46 lt) teneke kap. İsim
ceriken
benzin bidonu
polis baskın arabası İsim
meşrubat kutusu İsim
püskürteç
süzgeçli kova, bahçe sulama kovası.
teneke kutu, konserve kutusu. İsim
muhrip, destroyer. İsim
(US) çöp tenekesi
süzgeçli kova, sulama kovası.
konik şamandıra. İsim
(US) konserve sanayii
konserve/teneke kutu açacağı. İsim
konserve açacağı İsim, Gıda ve Mutfak
(US) konserve üretimi
(US) konserve üretim işçisi
cannot Fiil
görüldüğü üzere Zarf
görülebileceği gibi Zarf
hiçbir şeyden sıkılmaz
içilir
Bir çözüm buluruz.
  1. İsim life
  2. İsim spirit
  3. İsim soul
  4. İsim heart
  5. İsim person
  6. İsim psyche
  7. İsim individual
  8. İsim mind
  9. İsim vitality
  10. İsim anima
  11. İsim energy
  12. İsim zeal
  13. İsim esprit
  14. İsim liveliness
  15. İsim lifeblood
  16. İsim strength
  17. İsim brother
  18. İsim friend
  19. İsim life-blood
  20. İsim life force
  21. İsim essence
  22. İsim pith
  23. İsim power
  24. İsim potency
  25. İsim vigour
vital Sıfat
critical Sıfat
desperately Zarf
acute pain
physical pain İsim
crucial
the crucial point
to claim lives Fiil
raring
keenly Zarf
eagerly Zarf
avidity İsim
to desire strongly Fiil
to anticipate Fiil
to yearn Fiil
to pant Fiil
to want badly Fiil
to look forward Fiil
to feed oneself well Fiil
moribund Sıfat
mortal agony
death agony
to be dying in agony Fiil
to be in throes of death Fiil
to agonize Fiil
moribund
most sensitive point
pivot
vital point
bosom friend
dear friend
declared enemy
deadly- enemy
mortal enemies
sworn enemy
mortal enemy İsim
bitter enemies İsim
sworn enemies İsim
life boat İsim
momentum
safety of life İsim
in a desperate attempt to save one's life
mortality İsim
loss of life
loss in human lives
to fight for one's life Fiil
mortal fear
to be all ears Fiil
to listen with all one's ears Fiil
emergency
ambulance
rescue work
lifeguard
livesaving
ambulance car İsim
safety buoy
lifesaving
life saving İsim, Denizcilik
a matter of life and death
life raft İsim, Denizcilik
niggling
off base
boring
depressing
vexatious
tedious Sıfat
bothersome
maddening
worrisome
oppressive
humdrum
pestiferous
humdrum work
flat conversation
inanimate conversation
dejection
to bore Fiil
to annoy Fiil
life belt İsim, Deniz Taşımacılığı
life preserver İsim, Deniz Taşımacılığı
life ring İsim, Deniz Taşımacılığı
life buoy İsim, Deniz Taşımacılığı
life saver İsim, Deniz Taşımacılığı
life and property
to revive Fiil
to die Fiil
vicious Sıfat
to cause suffering to Fiil
to hurt Fiil
life jacket
life belt
life companion
soul mate
to take to something like a duck to water Fiil
to put life into an enterprise Fiil
to infuse new life into sb Fiil
to angle for something Fiil
to fall over yourself to do something Fiil
I cannot conceive of anyting better
final throes İsim
inflatable life jacket İsim

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. İnsan ve hayvanların yaşamasını sağlayan ve ... madde dışı varlık, ruh
  2. Cin tâifesi