bir hayli, bir çok.
I spent a good few years of my life there.
ya da hayret ifadesi
İsim
(küçümseyici) onaylama sözü
yeni hisse senetlerini satın almalarını bankalara teklif eder ve en yüksek fiyatı verene bunları satar
(US) ABD'de çok yaygın olan ve şimdilerde İngiltere'de uygulanmaya başlanan
Hisse senetlerini satın alan banka kâr etmek amacıyla bunları menkul kıymetler piyasasına satışa sunar
büyük bir mali kuruluşun geniş bir menkul kıymet portföyünü satın alması ve sonra bunu bölüm bölüm müşterilerine satması
konuyu kararlaştırılmış saymak
Fiil
bir anlaşmayı bozmak
Fiil
menkul kıymetler borsasında
ertesi alım satım gününde tamamlanacak olan işlem
peşin ödemeyle son bulan bir anlaşma ya da işlem
anlaşma yapmayı dolaylı reddetme
İsim, Rekabet Hukuku
tüketiciler daha çok satın alsın düşüncesiyle belli bir ürün için üreticisi tarafından kısa bir süre için yapılan fiyat indirimi
bir anlaşmayı yerine getirme
genellikle pazarlık ya da ayrıntıların sonuçlandırılması bundan sonra yapılır
bir sözleşmenin temel ilkeleri üzerinde anlaşmaya varmak
Fiil
bitmiş iş (iki taraf arasındaki önceden varsayılan bağlayıcı iş anlaşması
standart bir mal türünü gelecekte belli bir fiyattan almak ya da satmak için sözleşme
haksızlığa/gadre uğramak, zulüm görmek.
He thinks he's got a raw deal from the life.
dürüst muamele görmek
Fiil
çok/mühim miktar, hayli, külliyetli.
a great deal = a good deal: bir hayli, bir çok.
A great deal of money was spent.
çok/mühim miktar, hayli, külliyetli.
a great deal = a good deal: bir hayli, bir çok.
A great deal of money was spent.
belirli bir üründen satın alma miktarı arttıkça perakendeciye verilen prim ya da iskontonun da arttığı satış yapma yöntemi
yeni sistem: ABD'de 1930 yıllarında işsizlere iş bulmayı, toplumsal ve ekonomik durumu düzeltmeyi amaçlayan hükümet politikası.
İsim
fakir ve dar gelirlileri koruma sistemi.
a new deal for farmers with higher meat and milk prices.
İsim
tüm-pazarlık, toptan pazarlık, takımı ile alışveriş: birçok maddeler ihtiva eden ve birinin kabulü/reddi
öbürlerinin de kabulünü/reddini gerektiren sözleşme/anlaşma/öneri/teklif.
İsim
tüm-öneri: tüm pazarlığa konu olan maddelerin tümü.
İsim
(Br) verimlilik anlaşması
bunun karşılığında işçiler maaş artışı şeklinde primlere ya da kâr paylaşımına hak kazanırlar
verimliliği artırmak amacıyla yönetim ile işgücü arasında yapılan anlaşma
bir sterlin tutarında ilaç
haksızlık, haksız muamele.
İsim
anlaşma yapmayı reddetme
İsim, Rekabet Hukuku
dürüst/insaflı pazarlık, namuslu alışveriş.
şirket devralmaları bu tür anlaşmayla gerçekleştirilir
yukarıdaki müdüriyet katında ve kapalı kapılar arkasında
genellikle yönetim kurulu odasında düzenlenen anlaşma
(ticarette, politikada vb.) nüfuz ve servetini kullanarak işlerini yürütmek.
her iki tarafın da bağımsız olduğu ve birbirlerine hâkim durumda olmadıkları bir alışverişte bulunmak
Fiil
bir şeyi uzun uzun müzakere etmek
Fiil
belli birinin dükkânından alışveriş yapmak
Fiil
birine kötü davranmak
Fiil
taraflar arasında anlaşma
birine karşı adil davranmak
Fiil
birine sert davranmak
Fiil
oyunda iskambil kâğıtlarını dağıtmak
Fiil
belli bir iş kolunda ticaret yapmak
Fiil
bir dalda ticaret yapmak
Fiil
belli bir işkolunda ticaret yapmak
Fiil
belli bir ürün ticareti yapmak
Fiil
belli bir malın ticaretini yapmak
Fiil
büyük hacimlerde iş görmek
Fiil
büyük hacimlerle iş görmek
Fiil
kredi işi ile uğraşmak
Fiil
uyuşturucu ticaretiyle uğraşmak
Fiil
vadeli alım-satım ile uğraşmak
Fiil
vadeli alım satım ile uğraşmak
Fiil
para alım satımı ile uğraşmak
Fiil
opsiyon ticareti yapmak
Fiil
(Br) opsiyon ticareti yapmak
Fiil
politikayla uğraşmak
Fiil
hisse taahhüt işiyle uğraşmak
Fiil
birşeyin ticaretiyle uğraşmak
Fiil
cezasını kararlaştırmak
Fiil
kurallara sımsıkı bağlı kalarak davranmak
Fiil
toptan perakende ticareti yapmak
Fiil
bir davayı karara bağlamak
Fiil
bir suçlunun cezasını vermek
Fiil
bir güçlüğü halletmek
Fiil
bir şikâyetin icabına bakmak
Fiil
bir şikâyeti halletmek
Fiil
bir sorunu çözümlemek
Fiil
bir ricanın çaresine bakmak
Fiil
rica çaresine bakmak
Fiil
bir isyanı bastırmak
Fiil
bir konu üzerinde çalışmak
Fiil
bir başvurunun gereğini yapmak
Fiil
bir siparişi karşılamak
Fiil
bir siparişi yerine getirmek
Fiil
birinin icabına bakmak
Fiil
biriyle ticaret yapmak
Fiil
birşeyin ticaretiyle uğraşmak
Fiil
birşeyle başa çıkmak
Fiil
birşeyi çözmeye çalışmak
Fiil
ilgilenmek, incelemek, ele almak, alâkadar olmak, uğraşmak, meşgul olmak, başa çıkmak.
There are too many problems for us to deal with: Uğraşacak pek çok sorunumuz var.
Botany deals with the study of the plants.
Children are tiring to deal with: Çocuklarla uğraşmak yorucu bir iştir.
How do you deal with a drunken man?: Sarhoş bir adamla nasıl başa çıkılır?
iş yapmak için şartlar üzerinde anlaşmak
Fiil