kendi eğilimini izlemek
Fiil
babasının mesleğini sürdürmek
Fiil
dosdoğru/burnunun doğrusuna gitmek.
(a) dosdoğru/burnunun doğrusuna gitmek, (b) düşünmeden hareket etmek, bildiğinden şaşmamak, (yanlış yolda) direnmek/inat etmek.
eski gidişatına devam etmek
Fiil
mesleğini icra etmek
Fiil
çıkarlarını gözetmek
Fiil
standart uygulamayı izlemek
Fiil
kendi eğilimini izlemek
Fiil
içinden geldiği gibi yaşamak
Fiil
sadece kendi eğilimlerini izlemek
Fiil
birinin fikir silsilesini izlemek
Fiil
yeri doldurulamayacak kadar başarılı olmak
Fiil
yeri doldurulması zor olmak
Fiil
bir cenaze alayını mezarlığa kadar izlemek
Fiil
bir işin peşini bırakmamak
Fiil
işin peşini bırakmamak
Fiil
(politika) bir tutumu olmak
Fiil
belirli bir şemayı takip etmek
Fiil
bir kalıba uygun olmak
Fiil
bir şemaya uygun olmak
Fiil
belirli bir düzeni takip etmek
Fiil
belirli bir düzene uygun olmak
Fiil
belirli bir şemaya uymak
Fiil
belirli bir düzene uymak
Fiil
belli bir politika izlemek
Fiil
belli bir politika takip etmek
Fiil
bir mesleğe mensup olmak
Fiil
bir mesleğin mensubu olmak
Fiil
bir sistem benimsemiş olmak
Fiil
bir meslek icra etmek
Fiil
bir yaşam biçimine uygun yaşamak
Fiil
belirli bir şekilde yaşamak
Fiil
peşini bırakmamak, daima arkasından/peşinden gitmek, peşine düşmek/takılmak.
The child follows her mother about all day long.
peşinden gitmek, takip etmek.
birini yakından izlemek
Fiil
bir el yazmasının tıpkıbasımını yapmak
Fiil
meslek olarak diplomatlığı seçmek
Fiil
meslek olarak diplomatlığı seçmek
Fiil
birşeyin sonucu olmak
Fiil
birşeyin neticesi olmak
Fiil
birşeyden sonuç olarak çıkmak
Fiil
...'in hemen ardından gelmek
Fiil, Deyim
birinin topuğuna basmak
Fiil
birinin izinden gitmek
Fiil
birinin izinden gitmek
Fiil
hiç düşünmeden/körü körüne liderini takip etmek.
önceden tasarlanmış bir plan izlememek
Fiil
önceden hazırlanmış bir plan izlememek
Fiil
(a) (bir zaman aralığından sonra) devam etmek.
The second half of the concert will follow on in 20 minutes. (b) (bir olayı) izlemek/takip etmek.
Her ilness followed on her mother's death.
...'in hemen ardından gelmek
Fiil, Deyim
başkalarının işini izlemek
Fiil
başkalarının işini izlemek
Fiil
yapmak, yerine getirmek, icra/ifa etmek, yapıp bitirmek, (işi) sonuna kadar götürmek.
He followed his orders to the point: Aldığı emirleri harfiyen yerine getirdi.
birinin tavsiyesine uymak
Fiil
birinin öğüdünü dinlemek
Fiil
birinin tavsiye sine uymak
Fiil
birinin düşünce tarzını izlemek
birinin savına katılmak
Fiil
birinin düşünce tarzını izlemek
birinin ilerlemesini izlemek
Fiil
birinin izinden gitmek
Fiil
karda birini izlemek
Fiil
birini gittiği her yerde izlemek
Fiil
birinin peşinden ayrılmamak
Fiil
birinin peşinde dolaşmak
Fiil
birini gittiği her yerde izlemek
Fiil
birinin peşinde dolaşmak
Fiil
birini yakından izlemek
Fiil
birini yakından izlemek
Fiil
müteveffayı mezara kadar götürmek
Fiil
bir işi bırakmadan izlemek
Fiil
normal hayat yaşamak
Fiil
(a) (iskambilde) aynı cinsten oynamak, (b) (bir kimseyi) kendine örnek almak, (bir kimsenin) izinden gitmek.
(a) (iskambilde) aynı renk kâğıtları oynamak, (b) izinden gitmek, taklit etmek, örnek almak, aynı şeyi yapmak.
uçağın uçuşunu radarla izlemek
Fiil
bir uçağın uçuşunu radar ile izlemek
Fiil
bir uçağın uçuşunu radarla izlemek
Fiil
herkes ne yaparsa onu yapmak
Fiil
başkalarının yaptığının aynısını yapmak
Fiil
(ata binip tazılarla tilki, tavşan vb.) avlamak.
kolay çözüm yolunu seçmek
Fiil
parti disiplinine uymak
Fiil
parti politikasını izlemek
Fiil
şan şeref yolunda ilerlemek
Fiil
aynı mesleği icraya devam etmek
Fiil
(a) denizci olmak, (b) deniz yolculuğuna çıkmak.
(a) (başladığı işi) tamamlamak/bitirmek, (bitirinceye kadar) elden bırakmamak, (başladığı işe) devam
edip sonuca/başarıya ulaştırmak.
When one begins a job, one should try to follow it through: İnsan başladığı işi bitirmeye çalışmalıdır. (b) (golf vb.) topu sürüp hedefe ulaştırmak.
...'in gereğini yapmak
Fiil
... konusunda gerekenleri yapmak
Fiil
birşeyi başarıyla bitirmek
Fiil
(a) peşini bırakmamak, inatla/ısrarla izlemek/takip etmek, vazgeçmemek.
follow up a clue: bir
ipucunu izlemek. (b) üstelemek, teyit/tekit etmek.
He followed up his first request by asking again a week later. (c) (sonuca/başarıya ulaş(tır)ın-caya kadar) izlemek/takip etmek.
follow up a victory: bir zaferi sonuna kadar getirmek.
mektup butan sonra ödeme emri göndermek
Fiil
mektuptan sonra bir ödeme emri göndermek
Fiil
meseleyi takip etmek
Fiil
bir meseleyi takip etmek
Fiil
bir zaferden iyice yararlanmak
Fiil
bir avantajdan azami yararlanmak
Fiil
fırsattan yararlanmak
Fiil
faturaları takip etmek
Fiil
cevap bekleyen mektupları cevaplandırmak
Fiil
referansları kontrol etmek
Fiil
belirli bir konuda alınan mesafeyi görüşmek üzere yeniden toplanma
(a) (bir zaman aralığından sonra) devam etmek.
The second half of the concert will follow on in 20 minutes. (b) (bir olayı) izlemek/takip etmek.
Her ilness followed on her mother's death.
içgüdülerine güvenmek
Fiil
içgüdülerine göre davranmak
Fiil
kendi bildiği gibi yapmak
Fiil
kokunun geldiği yeri bulmak
Fiil
kokuyu kaynağına kadar izlemek
Fiil
burnunun dikine gitmek
Fiil
hiçbir yere sapmadan gitmek
Fiil
kalabalığa uymak, başkalarının yaptığını yapmak.
I do what I want to do; I don't follow the crowd:
Ben başkalarının yaptığını değil, canımın istediğini yaparım.