… kadar, … derece(de). We went as far as the town: Şehre kadar gittik. I will help you as far
as I can: Elimden geldiği kadar sana yardım ederim. as far as I am concerned: bence, bana kalırsa, bana sorarsan. as far as he is concerned: ona kalırsa, ona sorarsan. as/so far as I know: bildiğime göre, bildiğim kadarı. as/so far as I can foresee: tahminime göre. as far as the eye can see: göz alabildiğine. as far back as I can remember: hatırlıyabildiğim kadarı. As far back as 1948: Ta 1948 yılında.
… derece(sin)de, … kadar, ne kadar … ise o kadar … In so far as we can believe these facts we will