… kadar, … gibi, sanki … . He looked at me as much as to say … : … demek ister gibi yüzüme baktı.
It's as much as saying he is a liar: Bu ona yalancı demek gibi bir şey. I love you as much as I love your brother: Kardeşini sevdiğim kadar seni de seviyorum.
hattâ, … bile. He just left without so much as saying goodbye: Allaha ısmarladık bile demeden çekip gitti.
… bile. He didn't so much as ask me to sit down: Bana otur bile demedi.