içgüdüsel hareket etmek
Verb
uçuşa yasak bölge
Noun, International Law
uçuşa yasak bölge
Noun, Aviation
arı sineği
(Bombyliidae): arıya benzer bir sinek türü.
Noun
kara sivrisinek
(Simuliidae): larvalarını sulara bırakan ufak sinek.
buffalo gnat ile ayni anlama gelir.
mavi atsineği
(Calliphora) .
Noun
vazvaz
(Chalcididae): zarkanatlılardan parlak bakır renkli, larvası diğer böceklerden asalak geçinen
bir tür sinek.
chalcid ile ayni anlama gelir.
Noun
bostan/tipula sineği
(Tipulidae): sivrisineğe benzer uzun bacaklı bir sinek.
Noun
dans böceği
(Empididae): çiftleşirken danseden ısırıcı böcek.
drake ile ayni anlama gelir. olta yemi olarak kullanılan bir nevi sinek.
yapma sinek (balık avında oltaya takılır).
Noun
yüz sineği
(Musca automnalis): K. Amerikada davarların gözüne musallat olan zararlı bir sinek.
Noun
et sineği
(Sarcophagidae): yumurtalarını etin üzerine bırakan karasinek.
Noun
at sineği
(Hippobosca equina).
Noun
saydam sinek
(Oscinosoma frit): hububat tanelerine çok zararlı bir küçük sinek.
Noun
meyve sineği
(Trypetidae Ceratitis/Anastrepha): larvaları meyvelere zarar veren birkaç çeşit haşerat.
Noun
drosophila ile ayni anlama gelir. meyve kelebeği: larvaları meyve ile beslenen ve kendisi kalıtım
araştırmalarında kullanılan kelebek türü.
Noun
külrengi et sineği
(Sarcophaga carnaria): larvalarını hayvan ölüsü veya et üzerine bırakan sinek.
Noun
sığır sineği
(Hypoderma): sığırlara musallat olan bir tür sinek.
Noun
Hess sineği
(Phytophaga destructor): sürfesi hububatı tahrip eden ufak siyahımsı bir sinek.
at sineği
(Tabanidae).
Noun
tırtır sineği
(Ichneumonidae): sürfeleri tırtıl veya başka böceklerin larvaları ile beslenen zarkanatlı böcek.
Noun
fener böceği
(Fulgoridae): tropik ülkelere özgü, başında fenere benzer çıkıntısı bulunan ve eskiden
ışık saçtığına inanılan parlak renkli iri bir böcek.
(a) (füze, silah vb.) atmak, fırlatmak.
to let fly a stone/an arrow: taş/ok atmak. (b) (heyecan
vb.) serbest bırakmak, birdenbire söylemek,
mec. basmak.
to let fly a curse: küfürü basmak.
sinek biti
(Hippoboscidae).
Noun
kıyameti koparmak, büyük kavgaya sebep olmak, ortalığı birbirine katmak.
(a) gayretle/seve seve çalışmak. (b)
make the fur fly ile ayni anlama gelir. kıyametleri koparmak.
(a) kavga/karışıklık çıkarmak, kavgaya sebep olmak, ortalığı birbirne katmak, kıyameti koparmak.
When the woman made an unpleasant remark about another woman's child, it really made the fur fly. (b) (işi) çabucak/bir çırpıda yapmak/bitirmek.
har vurup harman savurmak, su gibi para harcamak.
meyve sineği
(Ceratitis capitata): siyah-beyaz benekli, iki kanatlı, larvası olgun meyveleri mahveden bir tür sinek.
karıncayı bile incitmemek.
(a) uçuşta, uçuş esnasında, yere inmeden önce, (b) alelacele, çabucak, durmadan, aralıksız.
yere değmeden saha içinde yakalanabilen yüksekten atılmış top.
Noun
(a) (balık) sun'î sineğe doğru sıçramak, (b) (insan) kendisini tahrik etmek için söylenen söze kanarak kızmak/öfkelenmek.
avcı sinek
(Promachus vertebratus): hızlı uçan, iki kanatlı bir tür sinek
Noun
(beyzbol) takım arkadaşları ilerlesin diye topa yavaş vuruş.
akrep-sinek
(Panorpa): erkeğinin kuyruk kısmı akrep kuyruğu gibi kıvrık bir sinek türü.
(a)
cantharis ile ayni anlama gelir. İspanyol sineği
(Lytta vesicatoria), (b)
cantharides ile ayni anlama gelir. İspanyol sineği tozu: deriyi tahriş edici, müdrir ve afrodiziyak olarak kullanılır.
arı-sinek
(Syrphidae) eşekarısına benzer bir tür sinek.
Noun
hızlı sinek
(Tachinidae): lârvası tırtıllar ve böcekler üzerinde asalak yaşayan gri/siyah renkli iki kanatlı sinek.
Noun
fly ile ayni anlama gelir. üst örtü: çadırın dış çatısını örten kumaş kapak.
fly ile ayni anlama gelir. sinek
(Musca domestica). common house fly: ev sineği.
stable fly: karasinek.
forest fly: atsineği
(Hippobosca equina).
fly swatter: sineklik, sinek raketi.
çeçe sineği
(Glossina morsitans, G. palpatis).: nagana ve uyku hastalıklarını aşılayan Afrika sineği.
Noun
sığırsineği
(Hypodermatidae).
suya daldırılan sun'î olta yemi.
Noun
çıkmaz ayın son çarşambası
Adverb
balık kavağa çıkınca
Adverb
bir şeyi takip etmek
Verb
bir bayrak altında uçmak
Verb
nabız yoklamak, kamu oyunu yoklamak için uydurma haberler yaymak, halkı/başkalarını denemek.
wind1 (26):
see which way the wind blows.
(uçak) 300 metreden alçakta uçmak
Verb
(a) öteye beriye uç(uş)mak.
Dead leaves were flying about. (b) hızla iş görmek, koşuşmak.
sinek mantarı
(Armanita muscaria): sinekleri zehirleyen bir madde çıkaran bir tür mantar.
Noun
parçalanmak, birdenbire kopup ayrılmak.
(US) telaş içinde oraya buraya koşup durmak
Verb
uçkun külü: duman, uçan gaz vb.'den elde edilen kül.
Noun
uçucu kül
Noun, Environment-Ecology
gözü daha yükseklerde olmak.
birinin boğazına saldırmak
Verb
gözü çok yüksekte olmak
Verb
(üzerine) atılmak, (sözle/bedenen) saldırmak, hücum etmek, fırlamak.
fly at one's throat: birinin
boğazına sarılmak/öfke ile üstüne atılmak.
fly into passion/rage: kızmak, öfkelenmek, hiddete kapılmak.
fly into pieces: paramparça olmak.
The bottle flew into a thousand pieces.
geri uçmak, uçup geri gelmek, mümkün mertebe çabuk dönmek, geri fırlamak/tepmek.
(beyzbol) savurma topu, vurularak havaya fırlatılan top.
fly ile ayni anlama gelir.
Noun
kör uçuş yapmak, yalnız aletleri kullanarak ilerisini görmeden uçmak.
hareketli palanga makarası, çengelli makara.
Noun
(balıkçılıkta) sun'î sinek mahfazası (kitap şeklinde).
Noun
üst güverte: kaptan köprüsünün üstünde kumanda teçhizatı ile donatılmış güverte.
Noun
pusula yardımıyla uçmak
Verb
(US) dürüst olmayan yollardan kâr etmeye çalışan işletme
yapma sinekli olta ile balık avı.
Noun
ticari hatlarda uçmak
Verb
(elbisede) ön yırtmaç.
Noun
(a) yüksekte uçmak, (b) çok ihtiraslı/hayalperest olmak, gözü yükseklerde olmak, (c) coşmak.
hayal peşinde koşmak, havalarda uçmak, büyük emeller beslemek.
karşı gelmek, meydan okumak, aldırmamak, tanımamak, hiçe saymak.
fly in the face of custom/convention.
fly in the face of facts: gerçeklere aldırmamak, gerçekleri inkâra kalkışmak.
fly in the face of providence: kadere karşı mücadele etmek.
(yasaları/töreleri) hiçe saymak, tanımamak, meydan okumak, kafa tutmak, (söz vb.) dinlememek, itaatsizlik etmek, karşı gelmek.
keyfe keder veren şey, cansıkıcı/üzücü şey.
There's a fly in the ointment: Bir bit yeniği var.
He's a fly in the ointment: Mazarrat başı odur.
uçakla asker getirmek
Verb
baş aşağı ters uçmak
Verb
(tiyatro) tavan çıkıntısı
sineklik, sinek ağı, sineklerin girmemesi için konulan ağ.
Noun
uçup gitmek, çabucak gitmek, fırlamak, tüymek, (düğme vb.) kopmak.
çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak, küplere binmek.
tarifesiz uçakla uçmak
Verb
devriye uçuşu yapmak
Verb
(beyzbolde vurduğu topu karşı oyuncu yakalayınca) oyundan çıkmak.
bir memleket toprakları üzerinden uçmak
Verb
bir hava sahası üzerinden uçmak
Verb
önünden/üzerinden uçmak/geçmek.
(hisse sertifikası) beyaz ciro
(kitap/katalog vb.'nin nasıl kullanılacağını gösteren) yönetmecik.
Noun
(ilk olarak) tek başına uçmak
Verb
sineklik, patpat, sinek raketi.
Noun
Atlantik'in üzerinden uçakla geçmek
Verb
(uçak) radyo ile yöneltilerek uçmak.
(hapisten vb.) kaçmak, firar etmek.
sıvışmak, kaçmak, tüymek,
argo cızlamı çekmek.
bayrağı yarıya indirmek
Verb
paramparça olmak, tuzla buz olmak.
sinek kovan: sinek kovma yelpazesi.
Noun
(a) uçurtma uçurmak, (b) deneme balonu uçurmak, (c) boşa (karavana) atmak, dedikodu çıkarmak, palavra atmak.
çek arabanı! git kendi işine! çekil oradan! sen kendi işine bak!
(argo) Bas git ! Çek arabanı
(a) birine ağzına geleni söylemek, (b) birine tokat aşketmek, (c) (at) çifte atmak.
en ufak bir değişikliğe uğramadan olduğu gibi kalma