karadelik
Noun, Astrophysics
tasarruflarında büyük delik açmak
Verb
cebinde delik açılmak (büyük paraya mal olmak
Verb
bulunduğu yere yakışmayan kimse.
makamına yakışmayan kimse.
uygunsuz, beceriksiz, hoyrat, bağdaşmaz (kimse).
Jo is a square peg in a round hole when he is playing ball: Jo, top oynamakta çok beceriksizdir.
(zamanı gelince işe yarayan) üstünlük, avantaj.
His strength in a crisis is an ace in the hole.
donmuş nehir veya su birikintisinde doğal olarak açılan delik.
Noun
hava boşluğu: uçağın ânî irtifa kaybetmesini denemek için yaratılan düşey hava cereyanı (teknikte kullanılmaz).
Noun
(kişi) bulunduğu yere yakışmamak
Verb
deliğe kıstırılmış fare gibi olmak
Verb
zindan, (özellikle askerî) cezaevi.
Noun
Black Hole of Calcutta ile ayni anlama gelir. Kalküta zindanı: 1756'da Hintlilerin hapsettiği
146 Avrupalıdan 123'ünün bir gecede öldüğü zindan.
Noun
(nefesli sazlarda) parmak deliği.
Noun
(telefon kadranında, yuvarlama topunda vb.) tutamak, parmak oyuğu.
Noun
balık kuyusu: kışın balık avlamak için su yüzeyindeki buzda açılan delik.
(a) emin sığınak, güvenlikle sığınılacak yer, (b) dugout (1).
sıkıştırıldığı yerden kurtulmak
Verb
birini kötü durumdan kurtarmak
Verb
azap/işkence yeri, son derece rahatsız/pis/intizamsız/dağınık yer.
Noun
batakhane, ahlâksız/yasa dışı işler çeviren yer.
Noun
(a) borç içinde, borçlu, (boğazına kadar) borca batmış, (b) (pokerde) ilk çekilip ters kapatılan kâğıt.
a king in the hole.
kettle ile ayni anlama gelir. (kayada/buzulda) kazan biçiminde oyuk.
çıkış deliği: gemicilerin kestirme yoldan direğe çıkmaları için açılmış delik.
Noun
(US) bir gazete ya da dergide
reklamların dışında haberler ya da yazılara ayrılan yerler
Noun
birini zor bir durumdan kurtarmak
Verb
birini köşeye sıkıştırmak
Verb
gölek, su birikintisi, su çukuru.
Noun
(çölde) kaynak, memba, kuyu.
Noun
donmuş su yüzeyindeki çukur veya delik.
Noun
(pokerde) ilk çekilip ters kapatılan kart.
(a) (kış uykusuna yatan hayvan vb.) inine çekilmek, (b)
argo gizlenmek, saklanmak, (polisten) kaçıp izini kaybetmek.
büyük bir boşluk/açık yaratmak, yara/gedik/rahne açmak.
The hospital bills made a large hole in his savings.
tasarruflarında büyük delik açmak
Verb
Cebinde para durmaz; har vurup harman savurur.
birinin zayıf yanlarını aramak
Verb
birinde kusur bulmaya çalışmak
Verb
birinin itibarına leke sürmeye çalışmak
Verb
körkütük sarhoş olmak
Verb
black hole ile ayni anlama gelir. Kalküta zindanı: 1756'da Hintlilerin hapsettiği 146 Avrupalıdan
123'ünün bir gecede öldüğü zindan.