gecik(tir)mek, vaktinde harekete geçmemek, savsaklamak, ihmal etmek, âtıl davranmak, fırsatı kaçırmak.
atik davranmak, vakit kaybetmemek, zamanında harekete geçmek, çok faal olmak.
çok faaliyet göstermek
Verb
buğday çimi suyu
Noun, Food-Kitchen
karın ağrısı otu
(Aletris farinosa): Kızılkök familyasından bir ot.
oklu çayır
(Triglosin palustre/maritimum): davarlar için zehirli bir ot.
tatilini kırda geçirmek
Verb
faal olmayan bir göreve aktarılmak
Verb
kum çayırı
(Ammophila) : açık kumsallarda yetişen, kökü sağlam, düz saplı bir çayır.
sıçan kuyruğu
(Yucca): zambakgillerden yaprakları çayıra benzer bir ot.
Noun
bent ile ayni anlama gelir. sert çimen
(Agrostis).
şeytan otu
(Cynodon Dactylon): G ABD ve Bermudada yetişen bir nevi çayır otu.
Bahamas grass, devil grass, scutch grass ile ayni anlama gelir.
Noun
kuş çayırı
(Poa trivialis): K. Amerikanın ılıman bölgelerinde yetişir.
Noun
çayır otu
(Bromus inermis): hayvan beslemekte kullanılan bir tür ot.
Noun
(a) manda çayırı
(Buchloë dactyloides): Kayalık dağların doğusundaki kurak yaylalarda yetişen
bodur ot, (b) sürekli çayırlık oluşturmayan kısa, püsküllü otlar.
küme çayır: ABD'nin çeşitli bölgelerinde yetişen ve ayrı kümeler oluşturan çayırlardan herbiri.
Noun
çimen topağı
Noun, Botany
kanarya otu
(Phalaris canarienses).
citronella ile ayni anlama gelir. limon otu
(Cymbopogon nardus): Seylanda yetişen ve limon yağı çıkarılan bir ot.
pamuk otu
(Eriophorum) .
Noun
ayrık otu, sergen otu
(Agropyron repens): kökleri derinlere yayılan zararlı yabani otlar.
quitch, quick grass ile ayni anlama gelir.
Noun
ayrık otu
Noun, Plant Species
ayrıkotu
Noun, Plant Species
arsız ot
(Digitaria sanguinalis).
Noun
büyük ayrık otu, domuz ayrığı
(Cynodon dactylon).
deli çayır
(Paspalum dilatatum): G ABD'de hayvan beslemek için yetiştirilen uzun, püsküllü ot.
Noun
tüy-çimen
(Stipa pennata): G. Avrupada süs için yetiştirilen bir ot.
Noun
needle grass ile ayni anlama gelir. iğne-otu
(Stipa comata): ABD'de yetişen ince bir ot.
Noun
fescue ile ayni anlama gelir. çayır
(Festuca): bazı türleri çimen veya hayvan yemi olarak yetiştirilir.
yem otu
(Hilaria rigida, Hilaria jamesii): GB ABD ve Meksikada hayvan yemi olarak kullanılan kalımlı sert bir ot.
Noun
uzun çayır, uzun ot
(Tripsacum dactyloides): ABD'de yetişen, boyu 120-210 cm.'yi bulan bir ot.
gama ile ayni anlama gelir.
Noun
Mekke samanı
(Andropogan scoenanthus).
(a) otlamak, otlamaya gitmek, (b) istirahate çekilmek.
çayır otu
(Bouteloua gracilis): GB ABD otlaklarında yetişen çayır türü.
blue grama: gök çayır.
Noun
uzunçayır
(Panicrum maximum).
funda çayırı
(Sieglingia decumbens): Avrupada sulu ve soğuk arazide yetişir.
Noun
cannabis ile ayni anlama gelir. esrar.
süpürgeotu
(Sorghum helepense): yem olarak yetiştirilen kalımlı bir ot.
Noun
eklemotu
(Paspalum distichum): yem olarak kullanılan sapları eklemli bir ot.
Noun
çayırgüzeli
(Eragrostis major).
Noun
bataklık çayırı
(Glyceria).
kıyı otu
(Ammophila arenaria).
Noun
çayır otu, çimen
(Poa pratensis).
feather grass ile ayni anlama gelir. iğne-otu
(Stipa comata): ABD'de yetişen ince bir ot.
fındıkotu
(Cyperus rotundus): ayak otugillerden fındık gibi kök urları olan bir tür ot.
cocograss ile ayni anlama gelir.
Noun
(a) otlamakta, mer'aya/otlamaya gitmiş, (b) işten ayrılmış/çıkarılmış, azat edilmiş.
He's too old to work fast, so his employers have turned him out to grass.
(a) otlamakta, mer'aya/otlamaya gitmiş, (b) işten ayrılmış/çıkarılmış, azat edilmiş.
He's too old to work fast, so his employers have turned him out to grass.
uzunçayır
(Cortaderia Sellona): G. Amerikada yetişen tepesi iri püsküllü uzun ot.
(a) (hayvanı) çobana katmak, çayıra/otlağa/otlamaya göndermek/çıkarmak.
Put/turn a horse out to grass:
atı çayıra çıkarmak. (b)
k.d. (birisini mecburen) emekliye ayırmak.
ayrıkotu
Noun, Plant Species
ayrık otu
Noun, Plant Species
ayrıkotu
Noun, Plant Species
ayrık otu
Noun, Plant Species
kurtuluş otu
(Bromus catharticus). Amerikanın sıcak bölgelerinde hayvan yemi olarak yetiştirilen uzun ot.
Noun
tuzluçayır, tuzlu arazide yetişen ot
(Distichlis spicata).
Noun
testere otu
(Cladium). Yaprakları testere gibidir.
Noun
iskorbüt otu
(Cochlearia officinalis): turpgillerden iskorbüt hastalığına ilâç olduğu farzolunan bir ot.
ayrıkotu
Noun, Plant Species
ayrık otu
Noun, Plant Species
birini sınırdışı yapmak
Verb
yıldız otu
(Hypoxis hirsuta): zambak familyasından yıldız biçiminde çicek açan bir ot.
Noun
kılıç otu, yaprakları kılıç gibi sivri birkaç çeşit ot.
su kerevizi
(Vallisneria spiralis).
çayır güzeli
(Eragrostis major).
Noun
kabaçayır
(Phleum pratense).
Noun
hayvanları çayıra bırakmak
Verb
sazlık yerlerde demet halinde büyüyen ot.
kokulu çayırotu
(Anthoxanthum odoratum).
ince çayır
(Cynodon Dactylon).
ayrık otu
(Panicum capillare).
Noun
kabaçayır (
Eleusina indica): evlerin bahçelerinde ve tarlalarda biten bir yıl ömürlü kaba çimen.
Noun
ot hasır/kumaş: bitki liflerinden örme kumaş.
Noun
birini polise ihbar etmek/ele vermek.
Bill must have grassed on us: Bizi ele veren muhakkak Bill'dir.
avam, halk, ahali, aşağı tabaka, taşra halkı/seçmenleri.
Noun
kırsal bölge, tarım bölgesi.
Noun
köylü, çiftçi, kırsal bölge halkı (özellikle toplumsal, ekonomik veya siyasî grup olarak).
Noun
(bir şeyin) özü/esası/künhü, asıl sebep, kök, başlangıç, kaynak, menşe.
We must go back to grass-roots = grass roots before we can change what has happened.
Noun
su yılanı
(Natrix natrix): üstü halkalı zehirsiz yılan.
Noun
su yılanı
(Natrix natrix).
alaca çulluk
(Erolia melanotos): göğsünün üst kısmı kahverengi çizgili Yeni Dünya kuşu.
Noun
alaca çulluk
(Erolia melanotos).
çayır ağacı
(Xanthorrhoea): Avustralyada yetişen kalın gövdeli, çayıra benzer püskül tepeli ve
sık başak biçiminde çiçekli bir bitki.
Noun
(a) terkedilmiş metres, (b) piç anası, gayrımeşru çocuk doğuran kadın.
Noun
kocasından ayrılmış/boşanmış kadın.
Noun
kocası geçici olarak başka yerde bulunan kadın.
I'm grass widow this week.
Noun
karısından ayrılmış/boşanmış erkek.
Noun
karısı geçici olarak başka yerde bulunan erkek.
Noun
hiç inşaat yapılmamış bir alana yeni bir fabrika ya da işletme tesisi yapımı projesi
aşırı derecede keskin zekâlı olmak
Verb
siyasi parti temelleri
Noun