imminent

  1. Adjective olması yakın/muhakkak, eli kulağında.
    an imminent danger: yakın bir tehlike.
    A storm is imminent:
    Fırtına yaklaşıyor.
    He faced with an imminent death: Yakın bir ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
  2. Adjective yakında vukuundan korkulan, tehditkâr (felaket vb.).
    President said the war is imminent if Iraq is
    not withdrawn from Kuweit.
  3. Adjective ileri uzanan/sarkan, tepede asılı.
açık ve yakın tehlike Noun, Law
yakında vuku bulmasını beklemek Verb
kaçınılmaz olmak Verb
derhal yer alması beklenen ve muhtemel tehlike (meşru savunma koşullarından birini oluşturur
şu anki tehlike
yakın tehlike Noun, Law
eli kulağında olan tehlike
direkt risk
Az kaldı. Noun