in a way

English-Turkish Translation

  1. bir bakıma.
    in someone's way: (birine) engel, mani, ayak bağı.
    be/get in someone's way:
    engel/mani/ayak bağı olmak, önüne geçmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

once in a way
arasıra, bazen.
treat someone in a way that's calculated to please him
nabzına göre şerbet vermek Verb
act in a mean way
alçakca davranmak Verb
act in a mean way
alçakça davranmak Verb
arrange or file things in a certain way
sıralamak Verb
be arranged or filed in a certain way
sıralanmak Verb
be in a bad way
(iş) kötü gitmek Verb
be in a bad way of business
işleri kötüye gitmek Verb
be in a bad way of business
işler kötü gitmek Verb
be in a fair way
olanakların en iyisine sahip olmak Verb
be in a great way
tamamıyla kendinden geçmek Verb
be in a large way of business
önemli çapta iş yapmak Verb
be in a terrible way
kötü bir ruh haleti içinde olmak Verb
behave in a friendly way toward
yakınlık göstermek Verb
behave in a too free-and-easy a way
havalanmak Verb
carry on business in a small way
küçük çapta iş çevirmek Verb
contribute to scientific progress in a small way
bilimin ilerlemesinde küçük bir katkısı olmak Verb
criticize something in a very thorough way
posasını çıkarmak Verb
dressed in a certain way
kıyafetli
drive the wrong way in a one-way street
tek yönlü yolda ters gitmek Verb
entertain in a large way
çok cömertçe ağırlamak Verb
flirt with each other in a lively way
fıkırdaşmak Verb
have someone arrange or file things in a certain way
sıralatmak Verb
hear news in a roundabout way
haberleri dolaylı olarak duymak Verb
in a bad way
kötü bir durumda, tehlikede, çok hasta.
in a big way
tantana ve debdebe ile
in a big way
oldukça çok
in a big way
gösterişli bir biçimde
in a big way
(US) şevkle
in a family way
gebe, hâmile.
in a fidgety way
kıpır kıpır
in a friendly way
iyilikle
in a perfunctory way
baştan savma
in a professional way
profesyonel olarak
in a roundabout way
ima yoluyla
in a roundabout way
dolambaçlı anlatımla
in a rude way
kabaca
in a small way
ufak ölçüde, küçük mikyasta.
lie in a small way
mütevazı hayat sürmek Verb
live in a great way
lüks hayat sürmek Verb
live in a plain way
sade hayat sürmek Verb
live in a pleasant and carefree way
keyif sürmek Verb
live in a quiet way
sakin bir hayat sürmek Verb
live in a small way
mütevazı hayat sürmek Verb
live in a small way
mütevazi bir hayat yaşamak Verb
put someone in the way of earning a living
birini hayatını kazanacak bir işe koymak Verb
stand all the way back in a bus
otobüste bütün yol boyunca ayakta gitmek Verb
talk at length in a certain way
veriştirmek Verb
trade in a large way
büyük çapta ticaret yapmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

in such a way as to ...
... olacak şekilde Adverb
Turkish-English phrases from Zargan's own database