Kimseyi hakir görme/En hakir gördüğün insanın bile bir hakkı vardır/Kendini bukadar büyük görme.
mantar, yenibahar ve yeşil biberli bir sos ile yapılmış tavuk veya balık yemeği.
chicken à la king.
birini kral ilan etmek
Verb
(Br) vatana ihanet etmek
Verb
Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü
Proper Name, Cinema
siyah-esmer tüylü İngiliz spanyeli.
Noun
dev kobra
(Ophiophagus hannah): GD Asya ve Hindistanda bulunan dünyanın en iri zehirli yılanı. Uzunluğu 4.5 m.'yi geçer.
Noun
iri yengeç
(Limulus polyphemus): üst kabuğu nal biçiminde, karnının en son oynak kısmı kuyruk gibi uzamış bir yengeç.
horseshoe crab ile ayni anlama gelir. nal-yengeç: yengece benzer kabuklu nal şeklinde bir deniz hayvanı.
Noun
Alaskan crab ile ayni anlama gelir. iri-yengeç
(Paralithodes camtschatica): Alaska ve Japonya
kıyılarında avlanıp eti yenen iri bir yengeç.
Noun
Kutsal Kitabın 1611'de yapılan İngilizce tercümesi.
King Kong
Proper Name, Cinema
kingfish ile ayni anlama gelir. iri uskumru
(Scomberomous cavalla): Atlas Okyanusunun batı kıyılarında avlanır.
aslan, hayvanlar kralı.
Noun
iri penguen
(Aptenodytes patagonicus) Antarktik kuşağını çevreleyen adalarda yaşayan büyük cins penguen.
Noun
king pin ekseni
Noun, Transport
çatının orta direği, baba.
Noun
(satrançta) şahın bulunduğu sıra.
Noun
ejder yılanı
(Lampropeltis getulus): G ABD'de bulunan, fare ve yılanları yiyen zehirsiz yılan.
Noun
(İngilterede vaktiyle kralın bizzat başkanlık ettiği) yüksek mahkeme heyeti: halen
High Court of Justice'in
bir bölümü.
Court of King's Bench ile ayni anlama gelir. Hükümdar kraliçe ise:
Queen's Bench.
Noun
krallık arması: İngiliz bahriyesince merasimlerde kullanılan beyaz üzerine krallık markasını taşıyan bandıra.
(İngiliz ordusu) alay sancağı.
İngiliz kralının bulunduğu yere asılan ve krallık armasını taşıyan bir çift ipek bayrak.
King's colour, King's Colour şeklinde de yazılır. Kraliçe için:
Queen's colour.
krallık hukuk danışmanları kurulu.
Noun
krallık hukuk danışmanı/müşaviri. Kraliçe için:
Queen's Counsel.
Noun
(İngilterede) resmî İngilizce. Kraliçe hükümdar ise:
queen's English denir.
Noun
savcılık delili: savcının sanık aleyhinde ileri sürdüğü delil. Kraliçe hükümdar ise:
queen's evidence denir.
turn king's evidence
Brit. cezayı hafifletmek için suç ortağı aleyhinde tanıklık yapmak, suç ortağını ele vermek.
çok büyük para, muazzam para.
Noun
devlet yolu: İngilterede millî hükümet, Kanadada provens hükümeti tarafından yaptırılan geniş karayolu.
Kraliçe hükümdar ise:
Queen's highway.
Noun
prest ile ayni anlama gelir. eskiden İngiliz ordusuna yazılana verilen ilk harçlık.
arı gümüş: çok pahalı gümüş takımları yapmakta kullanılan arı/saf ve yumuşak gümüş.
Noun
muazzam/külliyetli para.
cost a king's ransom: muazzam paraya mal olmak.
be worth a king's ransom: paha biçilememek, çok değerli olmak.
(İngilterede) baş yargıç.
bir krala tahtı iade etmek
Verb
vatana hıyanet davası
Noun
vatana ihanet davası
Noun
suç ortaklarını ihbar etmek
Verb
Br US suç ortaklarının aleyhine tanıklık etmek
Verb
(ABD'de:
State's)
evidence (of a criminal): suç ortakları aleyhinde tanıklık etmek, suç ortaklarını ele vermek.