içine doğmak, âyân olmak, önceden sezmek, derinden hissetmek, (sebebini bilmeden) çok emin olmak.
I feel in my bones that we will defeat the enemy.
bir şehri avucunun içi gibi bilmek
Verb
bir şehri avucunun içiymiş gibi tanımak
Verb
komşusunun neler karıştırdığını bilmek
Verb
gerçek çıkarının nerede olduğunu bilmek
Verb
kendi çıkarına bakmak
Verb
menfaatinin nerede olduğunu bilmek
Verb
nereye kadar gideceğini bilmek
Verb
kendi dilini iyi bilmek
Verb
iş inin girdisini çıktısını bilmek
Verb
işinin girdisini çıktısını bilmek
Verb
ne yapacağını bilmek
Verb
işini iyi bilmek, işinin ehli olmak.
bir iş hakkında tam bilgiye sahip olmak
Verb
emin olmak, kararlı olmak, tereddüt etmemek, ne yapacağını bilmek.
direnmek, azmetmek, kararından dönmemek, ne istediğini bilmek, kendini bilmek.
mesleğini iyi bilmek
Verb
bir iş hakkında tam bilgiye sahip olmak
Verb
kendi sınırlarını bilmek
Verb
şehir hrii avucunun içiymiş gibi tanımak
Verb
çıkarını /menfaatini bilmek, gerçek çıkarının nerede/hangi tarafta olduğunu bilmek.
müşterini tanı ilkesi, müşterini tanı prensibi
Noun, Banking
müşterini tanı ilkesi, müşterini tanı prensibi
Noun, Banking
(US) hiç kuşkusu olmamak
Verb
kârın/çıkarın nereden geleceğini bilmek.
bilmeye kararlı olmak
Verb
gizli bir şeyden haberdar olmak
Verb
emin kaynaktan bilgisi olan
muhtemelen tanıdığınız insanlar
gazetecilerin var olduğunu ileri sürdükleri bilme hakkı
bir konunun içini dışını bilmek
Verb
bir şehri avucunun içi gibi bilmek
Verb
(bir kimsenin belirli bir husustaki irade ve muvafakatini açıkladığı belgelerdeki başlangıç sözleri
Noun
(vekâletname , vasiyetname) herkes bilsin ki
bilmediği şey olmamak
Verb
daha bilgili olduğunu zannetmek
Verb
herkesten iyi bildiğini zannetmek
Verb
daha fazlasını bilmek
Verb
daha iyisini bilmek.
I know better than that: (a) Bundan daha iyisini bilirim. (b) Bu kadarcık
şeyi bilirim/akıl ederim. (c) O da bir şey mi!
He knows better than to do that: Artık bu kadarını da bilir (Onu yapacak kadar aptal değildir).
He should have known better than to do it: O işin yapılmaması gerektiğini bilmeliydi/yapmayacak kadar aklı olmalıydı.
You ought to know better! Bu kadarcık şey bilmeliydin(iz)!
göz âşinalığı olmak, yüzünden (adını bilmeden) tanımak.
işlerin ne şekil alacağını görmek
Verb
usulünü bilmek, tekniğine vâkıf olmak, tecrübeyle bilmek.
to know how to use a computer. to know how to make baklava.
işlerin ne şekil alacağını görmek
Verb
işlerin ne şekil alacağını bilmek
görgü kurallarına uymak
Verb
araba kullanmasını bilmek
Verb
adam kullanmasını bilmek
Verb
deneyim gereği bilmek
Verb
haddini hesabını bilmemek
Verb
iki insanı birbirinden ayırabilmek
Verb
birinin huyunu tanımak
Verb
birinin neler karıştırdığını bilmek
Verb
birinin oynadığı oyunu bilmek
Verb
birinin neler karıştırdığını bilmek
Verb
birinin çevirebileceği dolapları bilmek
Verb
birini birşey olarak bilmek
Verb
birini birşey olarak tanımak
Verb
birini konuşmasından tanımak
Verb
birini ad ıyla tanımak
Verb
birini (sadece) adıyla tanımak
Verb
birini gıyaben tanımak
Verb
birisiyle göz aşinalığı olmak
Verb
birini şöyle bölye tanımak
Verb
birini bir yerden tanımak
Verb
birini birşey dolayısıyla tanımak
Verb
bir kimsenin içini dışını bilmek
Verb
birini çok iyi tanımak
Verb
birini çocukluğundan beri tanımak
Verb
(US) bir şeyi avucunun içi gibi bilmek
Verb
mükemmel anlamak/bilmek, en ince ayrıntılarına kadar bilmek.
I've always been over it so many times that I know it backward = backwards: O kadar tekrarladım ki artık en ince ayrıntılarına kadar biliyorum.
birşeyin içini dışını bilmek
Verb
birşey hakkında deneyim sahibi olmak
Verb
birşeyi çok iyi bilmek
Verb
birşeyi ezbere bilmek
Verb
bir şeyi kesinlikle bilmek
Verb
bir şeyi kesin olarak bilmek
Verb
birşeyi çok iyi bilmek
Verb
birşey hakkında deneyim sahibi olmak
Verb
birşeyin içini dışını bilmek
Verb
bir şeyi çok iyi bilmek
Verb
yoksulluk baskısını tatmış olmak
Verb
bir davayı çok iyi bilmek
Verb
iyice/ayrıntılarıyla bilmek, içini dışını bilmek, künhüne vâkıf olmak, usulünü/çaresini bilmek.
sağlığı hep yerinde olmak
Verb
tren vakit ktilerini bilmek
Verb
mesleğin sırlarını bilmek
Verb
kulislerde neler olup bittiğini bilmek
Verb
uyanık fikirli olmak, herşeyi bilmek, dünyada olup bitenlerden haberi olmak, bir işten iyi anlamak, bir işte pişmiş olmak.
kişinin dertli olduğu hassas noktayı bilmek
Verb
hassas noktayı bilmek
Verb
birinin kendisi hakkındaki düşüncelerini bilmek
Verb
ne yapılması gerektiğini bilmek
Verb
bir durumda ne yapacağını bilmek
Verb
yapılması gerekenleri bilmek
Verb
birinin kendisi hakkında ne düşündüğünü bilmek
Verb
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilmek
Verb
birşeyi iyi kullanmak
Verb
birini tesadüfen tanımak
Verb
birini zamanla tanımak
Verb
(onun) ne mal olduğunu bilirim.
=
I'll tell you what: Buldum! aklıma bir fikir geldi.
sanayi sırrı (üretim yöntemleri bilgisi
Bilginiz olsun, ...
Adverb
Aklınızda bulunsun, ...
Adverb
Haberin olsun, ...
Adverb
bilmem! bildiğime göre, (öyle) değil! Haberim/bilgim yok!
“Is he dead?” “Not that I know!” “Ölmüş
mü?” “Bilmem/haberim yok.”
hiçbir fikri olmamak
Verb
bir işi/yolunu yordamını iyi bilmek, içyüzünü/girdisini çıktısını bilmek.
Birşey söyleyeyim mi, ...