know

  1. Verb bilmek.
    I know (that) you are wrong: Haksız olduğunu biliyorum.
    I know why he is angry:
    Neden öfkelendiğini biliyorum.
    I don't know where to begin: Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
  2. Verb ezberlemek, ezbere bilmek, ezberinde olmak.
    to know a poem by heart.
  3. Verb tanı(ş)mak.
    to know the mayor.
    make oneself known to someone: kendini birisine tanıtmak.
  4. Verb seçmek, farketmek.
  5. Verb … ile cinsî münasebette bulunmak.
  6. Verb bilgisi/malûmatı olmak, bilgi/malûmat edinmek.
    I don't know much about it/him: O hususta/onun
    hakkında fazla bilgim/malûmatım yok.
  7. Verb haberi olmak, haberdar olmak.
    It's no good lying, I know all about it: Yalan söylemek faydasız, hepsinden haberim var!
  8. Noun bilgi, malûmat.
    in the know: bilgili, malûmatlı, bilgi sahibi.
    to be in the know: bilgisi
    olmak, gizli bir şeyden haberdar olmak, işin içyüzünü bilmek.
içine doğmak, âyân olmak, önceden sezmek, derinden hissetmek, (sebebini bilmeden) çok emin olmak.
I
feel in my bones that we will defeat the enemy.
bir şehri avucunun içi gibi bilmek Verb
bir şehri avucunun içiymiş gibi tanımak Verb
komşusunun neler karıştırdığını bilmek Verb
gerçek çıkarının nerede olduğunu bilmek Verb
kendi çıkarına bakmak Verb
menfaatinin nerede olduğunu bilmek Verb
işini bilmek Verb
işinıbilmek Verb
nereye kadar gideceğini bilmek Verb
haddini aşmamak Verb
kendi dilini iyi bilmek Verb
iş inin girdisini çıktısını bilmek Verb
işinin girdisini çıktısını bilmek Verb
sınırlarını bilmek Verb
sınırlarını bilmek Verb
azim sahibi olmak Verb
ne yapacağını bilmek Verb
kararlı olmak Verb
işini iyi bilmek, işinin ehli olmak.
bir iş hakkında tam bilgiye sahip olmak Verb
işini bilmek Verb
emin olmak, kararlı olmak, tereddüt etmemek, ne yapacağını bilmek.
direnmek, azmetmek, kararından dönmemek, ne istediğini bilmek, kendini bilmek.
yerini bilmek Verb
işini bilmek Verb
mesleğini iyi bilmek Verb
bir iş hakkında tam bilgiye sahip olmak Verb
kendi sınırlarını bilmek Verb
haddini bilmek Verb
şehir hrii avucunun içiymiş gibi tanımak Verb
çıkarını /menfaatini bilmek, gerçek çıkarının nerede/hangi tarafta olduğunu bilmek.
haddini bilmek.
müşterini tanı ilkesi, müşterini tanı prensibi Noun, Banking
müşterini tanı ilkesi, müşterini tanı prensibi Noun, Banking
(US) hiç kuşkusu olmamak Verb
kârın/çıkarın nereden geleceğini bilmek.
bildiğim kadar
malum olduğu gibi
bilmeye kararlı olmak Verb
gizli bir şeyden haberdar olmak Verb
öğrenmek Verb
bildiğim kadarıyla
bildiğime göre
bildiğim kadarıyla
emin kaynaktan bilgisi olan
bilgili
haberdar
açmak Verb
bildirmek Verb
haber vermek Verb
muhtemelen tanıdığınız insanlar
oralarda olmamak Verb
bilme hakkı
gazetecilerin var olduğunu ileri sürdükleri bilme hakkı
dil bilmek Verb
bir konunun içini dışını bilmek Verb
haberdar olmak Verb
bir şehri avucunun içi gibi bilmek Verb
çok bilmiş
ukala
ukala (kimse)
(bir kimsenin belirli bir husustaki irade ve muvafakatini açıkladığı belgelerdeki başlangıç sözleri Noun
(vekâletname , vasiyetname) herkes bilsin ki
bilmediği şey olmamak Verb
herşeyi bilmek Verb
daha iyi bilmek Verb
daha bilgili olduğunu zannetmek Verb
daha bilgili olmak Verb
herkesten iyi bildiğini zannetmek Verb
daha fazlasını bilmek Verb
daha iyisini bilmek.
I know better than that: (a) Bundan daha iyisini bilirim. (b) Bu kadarcık
şeyi bilirim/akıl ederim. (c) O da bir şey mi!
He knows better than to do that: Artık bu kadarını da bilir (Onu yapacak kadar aptal değildir).
He should have known better than to do it: O işin yapılmaması gerektiğini bilmeliydi/yapmayacak kadar aklı olmalıydı.
You ought to know better! Bu kadarcık şey bilmeliydin(iz)!
adı ile bilmek Verb
gıyaben tanımak Verb
göz âşinalığı olmak, yüzünden (adını bilmeden) tanımak.
Ingilizce bilmek
tam olarak bilmek Verb
kesin olarak bilmek Verb
adı gibi bilmek Verb
işlerin ne şekil alacağını görmek Verb
usulünü bilmek, tekniğine vâkıf olmak, tecrübeyle bilmek.
to know how to use a computer. to know how to make baklava.
işlerin ne şekil alacağını görmek Verb
işlerin ne şekil alacağını bilmek
görgü kurallarına uymak Verb
araba kullanmasını bilmek Verb
adam kullanmasını bilmek Verb
işini iyi bilmek Verb
deneyim gereği bilmek Verb
hat hudut bilmemek Verb
sınır tanımamak Verb
ölçüsüz davranmak Verb
haddini hesabını bilmemek Verb
dangalak
tanışmak Verb
iki insanı birbirinden ayırabilmek Verb
birinin huyunu tanımak Verb
birinin neler karıştırdığını bilmek Verb
birinin oynadığı oyunu bilmek Verb
birinin neler karıştırdığını bilmek Verb
birinin çevirebileceği dolapları bilmek Verb
birini birşey olarak bilmek Verb
birini birşey olarak tanımak Verb
birini konuşmasından tanımak Verb
birini ad ıyla tanımak Verb
birini (sadece) adıyla tanımak Verb
birini gıyaben tanımak Verb
birisiyle göz aşinalığı olmak Verb
birini şöyle bölye tanımak Verb
göz aşinalığı olmak Verb
birini bir yerden tanımak Verb
birini birşey dolayısıyla tanımak Verb
bir kimsenin içini dışını bilmek Verb
birini çok iyi tanımak Verb
birini çocukluğundan beri tanımak Verb
malumatı olmak Verb
(US) bir şeyi avucunun içi gibi bilmek Verb
mükemmel anlamak/bilmek, en ince ayrıntılarına kadar bilmek.
I've always been over it so many times
that I know it backward = backwards: O kadar tekrarladım ki artık en ince ayrıntılarına kadar biliyorum.
birşeyin içini dışını bilmek Verb
birşey hakkında deneyim sahibi olmak Verb
birşeyi çok iyi bilmek Verb
birşeyi ezbere bilmek Verb
bir şeyi kesinlikle bilmek Verb
bir şeyi kesin olarak bilmek Verb
birşeyi çok iyi bilmek Verb
birşey hakkında deneyim sahibi olmak Verb
birşeyin içini dışını bilmek Verb
bir şeyi çok iyi bilmek Verb
haberin olsun !
bir yeri bilmek Verb
yoksulluk baskısını tatmış olmak Verb
bir davayı çok iyi bilmek Verb
iyice/ayrıntılarıyla bilmek, içini dışını bilmek, künhüne vâkıf olmak, usulünü/çaresini bilmek.
işin aslını bilmek Verb
sağlığı hep yerinde olmak Verb
tren vakit ktilerini bilmek Verb
mesleğin sırlarını bilmek Verb
dünyayı tanımak Verb
tanımak Verb
kulislerde neler olup bittiğini bilmek Verb
ne yaptığını bilmek Verb
uyanık fikirli olmak, herşeyi bilmek, dünyada olup bitenlerden haberi olmak, bir işten iyi anlamak, bir işte pişmiş olmak.
yaraya parmak basmak
kişinin dertli olduğu hassas noktayı bilmek Verb
hassas noktayı bilmek Verb
birinin kendisi hakkındaki düşüncelerini bilmek Verb
ne yapılması gerektiğini bilmek Verb
bir durumda ne yapacağını bilmek Verb
yapılması gerekenleri bilmek Verb
birinin kendisi hakkında ne düşündüğünü bilmek Verb
kesin olarak bilmek Verb
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilmek Verb
birşeyi iyi kullanmak Verb
birşeyi iyi bilmek Verb
Tek bildiğim ...
Bildiğim kadarıyla,
Sana bir sır vereyim mi?
bilmek mez miyim
birini tesadüfen tanımak Verb
birini zamanla tanımak Verb
Ne bileyim?
Ne bileyim?
Duymak istemiyorum!
Duymak istemiyorum!
tecrübe ile biliyorum ki
onu gıyap tanıyorum
(onun) ne mal olduğunu bilirim.
=
I'll tell you what: Buldum! aklıma bir fikir geldi.
Senin gibileri bilirim.
bilmek liniz ki ...
sanayi sırrı (üretim yöntemleri bilgisi
Bilginiz olsun, ... Adverb
Aklınızda bulunsun, ... Adverb
Haberin olsun, ... Adverb
Haber verirsin.
Haberim olsun.
hissettirmek Verb
imalat sırrı
cahil olmak Verb
eğitimsiz olmak Verb
bilmemek Verb
cahil kalmak Verb
bilmem! bildiğime göre, (öyle) değil! Haberim/bilgim yok!
“Is he dead?” “Not that I know!” “Ölmüş
mü?” “Bilmem/haberim yok.”
hiçbir şey bilmemek.
hiçbir fikri olmamak Verb
teknik bilgi tedariki
hiçbir şey bilmemek.
çakmak (argo) Verb
bir işi/yolunu yordamını iyi bilmek, içyüzünü/girdisini çıktısını bilmek.
Birşey söyleyeyim mi, ...
Yani,
İşte,
know-how