manner

English-Turkish Translation

  1. Noun yöntem, yol usul.
  2. Noun tavır, hareket tarzı.
    She has a kind manner. He has an wakward manner. I don't like his manner.
  3. Noun davranış, tutum.
  4. Noun çeşit, tür, nevi, şekil, biçim, tarz.
    We saw all manner of birds in the forest. All manner of of things
    were happening. The trouble arose in a curious manner.
    in like manner: benzer şekilde, aynı tarzda.
    What manner of person was he? Nasıl bir adamdı?
  5. Noun üslûp.
    Verses in the manner of Spenser.
  6. Noun (a) tabiat, tiynet, karakter, (b) (bkz: guise ), (bkz: fashion ).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

act in a confused manner
bocalamak Verb
an acceptable manner
kabul edilebilir bir tarz
answer in an easy manner
kolayca cevap vermek Verb
assume a threatening manner
horozlanmak Verb
assume or to adopt (a specified) manner
tavır vrı almak Verb
bedside manner
yatmakta olan bir hastaya karşı doktorun tutumu
bedside manner
davranışı
business manner
iş hayatı görgü kuralları Noun
conduct oneself in a proper manner
doğru dürüst hareket etmek Verb
do something in a workmanlike manner
bir şeyi ustaya yakışır şekilde yapmak Verb
easy manner
serbestlik
eat in a haphazard manner
abur cubur yemek Verb
frost in sb's manner
soğuk davranış
handle a situation in a masterly manner
bir durumu ustaca idare etmek Verb
have a great distinction of manner
seçkin davranışı olmak Verb
have an engaging manner
hoş tavrı olmak Verb
have quite a manner
havası olmak Verb
in a brotherly manner
kardeşçe
in a crestfallen manner
süklüm püklüm
in a disorderly and noisy manner
harrangürra haragüra
in a friendly manner
arkadaşça
in a gentelmanly manner
centilmence
in a professional manner
profesyonel olarak
in a refined manner
kibarca
in a sisterly manner
kardeşçe
in an offhand manner
rastgele
in an oppressive manner
ezici bir tarzda
in matter and manner
hem biçim hem de içerik bakımından
in that manner
öyle
insinuating manner
ima yoluyla
insinuating manner
sinsi bir şekilde
laugh and talk together in a vivacious manner
fıkırdaşmak Verb
liberal manner
kendini sıkmayış
liberal manner
doğal davranış
liberal manner
tutuk olmayan davranış
pothouse manner
meyhaneci davranış davranmaı
rustic manner
köylü davranışı
rustic manner
köylü davranış davranmaı
sb who has an easy manner
rahat
speak in an offensive manner
acı konuşmak Verb
telephone manner
telefonla konuşma adabı
the grand manner
eski usul davranış
the grand manner
eski usul davranış davranma
to have an awkward manner
beceriksiz
to have an awkward manner
köylü gibi davranış
treat someone in a princely manner
birine karşı soylu davranmak Verb
treat someone in an offhand manner
birine gereken ilgiyi göstermemek Verb
manner of address
hitap şekli
manner of calculation
hesap tarzı
manner of conduct
tutum
manner of conveyance
nakliye şekli
manner of delivery
nakliye şekli
manner of delivery
teslimat şekli
manner of interpretation
yorum şekli
manner of living
gidiş
manner of packing
ambalaj şekli
manner of payment
ödeme şekli
manner of rising
kalkış
manner of telling
anlatış
manner of voting
oy verme şekli
manner of working
çalışma şekli
act or manner of seeing
görüş
all manner of political goals
her türlü siyasi amaç
all manner of things
her çeşit şey
by all manner of means
muhakkak, mutlaka, herhalde, elbette.
no manner of doubt: kuşkusuz, hiç şüphe yok.
by no manner of means
asla, hiçbir veçhile, kat'iyen, hiç de.
He is by no means bright.
constrained manner to find oneself constrained to do sth
yapmacık davranış ; bir şey yapmak zorunda kalmak .
in a manner of speaking
bir anlamda, bir bakıma, tabir caizse, söz gelişi, aşağı yukarı, takriben, denilebilir ki.
In a manner of speaking.
Öyle sayılır.
in any manner whatsoever
hangi şekilde olursa olsun Adverb
in any manner whatsoever
herhangi bir şekilde Adverb
in any manner whatsoever
hangi biçimde olursa olsun Adverb
in any manner whatsoever
herhangi bir biçimde Adverb
in any manner whatsoever
her ne suretle olursa olsun Adverb
not by any manner of means
asla, hiçbir veçhile, kat'iyen, hiç de.
He is by no means bright.
polished (action , manner , style
zarif
the manner in which something is arranged
tertip
the manner in which something is organized
tertibat
the manner of holding sth
tutuş
to the manner born
(a) doğuştan kibar/asil, (b) doğuştan alışmış.
as (if) to the manner born: sanki böyle/bu iş için doğmuş.
English-Turkish phrases from Zargan's own database