söz üyle yükümlülük altına girmek
Verb
sözüyle yükümlülük altına girmek
Verb
vaadi yerine getirmemek
Verb
vaadini yerine getirmek
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
vaadini yerine getirmekte kusur etmek
Verb
vaadi yerine getirmek
Verb
evlenme vaadini bozma, sözünden dönme.
bir vaadi yerine getirmek
Verb
taahhüdünü yerine getirmek
Verb
bir vaadi gerçekleştirmek
Verb
asıl taahhüt sahibi ile birlikte
fakat ikinci derecede taahhüt altına girme
bir taahhüdü yerine getirmek
Verb
bir vaadi yerine getirmek
Verb
birine boş vaatlerde bulunmak
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
sözünü yerine getirmek
Verb
birine sözünü tutturmak
Verb
birine sözünü tutturmak
Verb
vaadini yerine getirmek
Verb
yarım yamalak, baştan savma, gelişigüzel, üstünkörü.
give oneself a lick and promise: kendine biraz çeki düzen vermek.
birine sözünü tutturmak
Verb
pek ümit verici görünmemek
Verb
verilmiş bir sözü yerine getirmek
Verb
bir sözün yerine getirilmesi
birine sözünü tutturmak
Verb
vaadini yerine getirmek
Verb
bir vaadin yerine getirilmesi
bir taahhüdü yerine getirmek
Verb
bir sözü yerine getirmek
Verb
bir vaadi yerine getirmek
Verb
kayıtsız şartsız ödeme vaadi
kanuna aykırı yapılan vaat
birini sözünü tutmaya zorlamak
Verb
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaat etmek
Verb
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaadetmek
Verb
mucizeler vaat etmek
Verb
sır saklama sözü vermek
Verb
birine olmayacak şey vaat etmek
Verb
bir davete gitmeyi vaat etmek
Verb
noter huzurunda söz verme
iyi şeyler va'detmek, umut vermek.
The plan promises well: Plan çok umut verici görünüyor.
This doesn't promise well: Bu pek umut verici değil.
nişan bozulduğunda açılan tazminat davası
Noun
birini bir şey için ümitlendirmek
Verb
emin ol, hiç şüphen olmasın, hiç şüphesiz.
The work won't be easy, I promise you!
birinden bir vaat koparmak
Verb
yazılı kayıtsız şartsız vaat
yazılı kayıtsız şartsız vaadi