boşuna nefes tüketmek, akıntıya kürek çekmek.
Telling him that he's misinformed is just barking at the moon: Ona yanlış haber verildiğini söylemek boşuna nefes tüketmekten başka bir şey değildir.
sızlanmak, biteviye yakınmak, boş yere halinden şikâyet etmek.
çok uzun zaman.
in a blue moon: senelerdir, çok uzun zamandan beri.
I haven't seen him in a blue moon.
once in a blue moon: nadiren, kırk yılda bir.
Noun
olmayacak hayaller kurmak
Verb
olmayacak şeyi istemek
Verb
olmayacak şey istemek
Verb
ay tutulması
Noun, Astronomy
dolunay, mehtap, bedir.
Noun
dolunay süresi, mehtaplı geceler.
There's a good deal of light in the sky at full moon.
Noun
yarım ay biçiminde herhangi bir şey
hasat dolunayı: güz gündönümüne en yakın dolunay/mehtap.
avcı mehtabı: hasat mevsimini izleyen mehtap.
ayın on beşinden sonra ayın küçülmesi
yeni ay, hilâl, ayça.
Noun
ayın ilk hilâl şeklinde görüldüğü zaman.
Noun
(ödenmeyen kiraya karşı haczedilir korkusu ile) eşyasını gece kaçırmak
! İnsanoğlunun aya gideceği kimin aklına gelirdi?
To think that he was once rich! Onun vaktiyle
zengin olduğuna bin şahit gerek.
Transformers: Ayın Karanlık Yüzü
Noun, Cinema
Transformers: Ay'ın Karanlık Yüzü
Proper Name, Cinema
üzgün ve gayesiz dolaşmak.
gayesiz/boş vakit geçirmek.
soğuk havalarda giyilen kapitone çizme
aurelia ile ayni anlama gelir. yuvarlak deniz anası.
aydan alınmış kaya örneği
deniz salyangozu
(Naticidae).
Noun
Aya uzay aracı fırlatma.
Noun
Ay-aracı, Aya fırlatılan uzay aracı.
Noun
uzay gemisinin ay yolculuğu
uzay gemisinin aya yolculuğu
birine olmayacak şey vaat etmek
Verb