borçlarını ödemede güçlük çekmek
Verb
(a) yatağa koymak/yatırmak, (b)
bas. kalıpları baskıya hazırlamak, (c)
argo (gazete, dergi vb.) baskıya hazırlamak.
yatağına yatırmak, (b) baskı için son hazırlıkları yapmak.
idam etmek.
The prisoners were all put to death.
kaçırtmak, kaçmaya/firara zorlamak, bozguna/hezimete uğratmak.
Our army will quickly put the enemy to flight.
bir şeyden yararlanmak
Verb
büyük masrafa sokmak
Verb
belaya çatmak, güç durumla karşılaşmak.
doğrultmak, düzeltmek, tashih etmek.
denize açılmak, deniz seyahatine çıkmak.
opsiyon satıcının söz konusu olan hisse senetlerini üzerinde anlaşılmış olan fiyattan satın alma zorunluğu
(a) utandırmak, mahcup/rezil etmek, (b) geride bırakmak, daha üstün başarı göstermek.
(a) hasta hayvanı iğne yaparak ıstırap çektirmeden öldürmek, (b) (ameliyat vb. için) bayıltmak, uyutmak.
(c)
put a child to sleep: çocuğu uyutmak/uykuya yatırmak.
bahis olarak ortaya koymak
Verb
uygulamak, tatbikat alanına koymak, yararlı hale getirmek.
başına bir hal gelmek
Verb
mecbur olmak, zor durumda bulunmak.
You can do anything if you are put to it: İnsan mecbur olunca her şeyi yapar.
kesin kanıt ile ispatlanması gerekmek
Verb
kesin kanıt ile ispatlanması gerekmek
Verb
son derece zor(lukla), güç(lükle) müşkül(âtla).
hard put to it meet the deadline: zamanında bitirmek
çok güç.
be hard put to it: zor durumda olmak, başı sıkıntıda/dertte olmak; akla karayı seçmek.
yararlanmak, faydalanmak, istifade etmek.
He can turn everything to account: O herşeyden yararlanmasını bilir.
faal olmayan bir göreve aktarılmak
Verb
kibarca söylemek gerekirse
defi dilekçesi vermek
Verb
didinmek, durmadan (gece gündüz) çalışmak/çalabalamak/uğraşmak, didinip durmak.
He keeps his nose to the grindstone and saves as much as possible to buy a new house.
bir çocuğu sütnineye vermek
Verb
bir memleketi kırıp geçirmek
Verb
bir makineyi yeniden denemek
Verb
(bir şeyin) fiyatını hatırlamak/tahmin etmek.
I saw a beautiful coat advertised the other day, but I wouldn't like to put a price to it.
bir teklifi yönetim kuruluna götürmek
Verb
teklifi kurula götürmek
Verb
bir teklifi kurula götürmek
Verb
bir sorunu oya koymak
Verb
bir kararı toplantının onayına sunmak
Verb
toplantıya bir karar tasarısı sunmak
Verb
bir karar taslağını toplantıya sunmak
Verb
bir kararı oya koymak
Verb
masrafları sınırlamak
Verb
masrafları durdurmak
Verb
bir tavsiyeyi uygulamak
Verb
sona erdirmek, son vermek.
birşeyi sona erdirmek
Verb
bir buluştan ticari bakımdan yararlanmak
Verb
(Br) müşteri hesabına geçirmek
Verb
deftere zarar yazmak
Verb
kâr-zarar hesabına geçirmek
Verb
kâr-zarar hesabına yazmak
Verb
bir nedene dayandırmak
Verb
bir şeyi birinin deneyimsizliğine vermek
Verb
büyük meblâğları yedek akçe olarak ayırmak
Verb
son rötuşlarını yapmak
Verb
parasını ödünç vermek
Verb
parayı iyi bir işe yatırmak
Verb
bismillah deyip işe başlamak
Verb
bir belgeye mührünü basmak
Verb
büyük gayret sarfetmek, (işe) dört elle sarılmak.
çalışmaya koyulmak, birisine yardıma koşmak
bir senede imza atmak
Verb
imzasını bir belgeye koymak
Verb
imzasını bir vasiyetnameye atmak
Verb
birini çıraklığa vermek
Verb
(a) otlatmaya çıkarmak, (b)
k.d. emekliye ayırmak, (yaşlı/eski olduğu için) çalışmasına son vermek.
It's about time to put our old car to pasture and get a new one: Eski arabamızı emekliye ayırıp yenisini almanın zamanı geldi.
denize açılmak, deniz seyahatine çıkmak.
birşey umudunu yok etmek
Verb
birşeyin gerçekleşme olasılığını ortadan kaldırmak
Verb
birşey hayalini suya düşürmek
Verb
birşey planlarını suya düşürmek
Verb
yazmaya başlamak, kaleme sarılmak, kalemi eline almak.
sorumluluğu birinin omuzlarına yüklemek
Verb
birinin başarısını şansa yormak
Verb
birini üniversitede okutmak
Verb
birinin üniversite masraflarını üstlenmek
Verb
birini birine bağlamak
Verb
biriyle birini görüştürmek
Verb
biriyle birinin telefonda görüşmesini sağlamak
Verb
telefonla birini birine bağlamak
Verb
birini sanat öğrensin diye birinin yanına vermek
Verb
birini bir işe koymak
Verb
birini masrafa sokmak
Verb
birini masrafa sokmak
Verb
birine büyük zahmet vermek
Verb
birini büyük zahmetlere sokmak
Verb
birini tedirgin etmek
Verb
birine hayatı güçleştirmek
Verb
birini fidye olarak tutmak
Verb
birini işkenceye tabi tutmak
Verb
birine zahmet vermek
Verb
birini bir suç işlemeye kışkırtmak
Verb
birini haberdar etmek, birine anlatmak/bilgi vermek/öğretmek.
He put her up to all the ways of avoiding tax.
birini bir şeyden haberdar etmek
Verb
birşeye para yatırmak
Verb
parayı birşey için ayırmak
Verb
birşeye para harcamak
Verb
bir şeyi oya koymak, oya başvurmak.
bir şeyi yazıya dökmek
Verb
parasını iyi işletmek
Verb
kışkırtmak, tahrik /teşvik etmek.
Someone must have put him up to it: Muhakkak onu bu işe birisi
kışkırtmıştır.
put a horse to/at a fence: atı (atlamak üzere) engele sürmek.
birine arzetmek, birinin oyuna/arzusuna sunmak.
I put it to you: Sizin oyunuza/arzunuza bırakıyorum.
bir işe gayretle girişmek.
...'in kullanım amacı
Noun
rahat bırakmamak.
to be put about: rahatsız olmak, rahatı bozulmak, taciz edilmek.
temyiz kudreti bulunmadığı itirazı
kısaca ifade etmek gerekirse
bir başka ifadeyle
Adverb
başka bir ifadeyle
Adverb
en hafif deyimle, en azından, abartmasız, mübalâğasız.
(bir işe) para yatırmak, yatırım yapmak.
(askerlik , US) üstüne ihbar etme
(a) birine birşey hakkında bilgi vermek, (b) birine bir şeyin yolunu/usulünü göstermek.
söndürmek, son vermek, engellemek, akamete uğratmak, mahvetmek.
It would certainly put the kibosh on any lingering hopes they might have had: Bu onların son ümitlerini de kesinlikle yok edecektir.