bir ayağı çukurda olmak
Verb
soyunun son evladı olmak
Verb
son kuruşunu da bahis bahse yatırmak
Verb
son kuruşunu da bahse yatırmak
Verb
ölmek, son nefesini vermek.
He breathed his last and buried in Zincirlikuyu cemetery.
son nefesini vermek, ölmek.
son işvereni referans olarak vermek
Verb
son işverenini referans olarak vermek
Verb
ölmek.
the great account: kıyamet günü.
başkalarını kendince değerlendirmek, kendine göre değer biçmek.
(a) son kertesinde, tahammülünün sonunda, çok bitkin halde.
I feel as if I am on my last legs, but a swim should revive me. (b) ölüm halinde, ölmek üzere.
borcunu son kuruşuna kadar ödemek
Verb
birine son görevini yapmak
Verb
son kuruşunu biriyle paylaşmak
Verb
çizmeden yukarı çıkmamak, kendi işiyle uğraşmak, bilmediği işe burnunu sokmamak.
son kez sahneye çıkmak
Verb
(a) can çekişmek, son nefesini vermek, ölmek üzere olmak, (b) (yorgunluktan vb.) yapmaya takati kalmamak,
iflâhı kesilmek, takati kalmamak.
uzun süren bir aradan sonra
(en) nihayet, (en) sonunda.
The holiday came at last .
uzun zaman sonra, en nihayet, hele şükür.
ince ökçeli kundura kalıbı.
(istisnasız) hepsi/tümü/bütünü.
Pick up every last bit of paper from the floor.
bir kere … , evvelemirde, en önemlisi, hepsinden daha önemli olarak, daima, herşeyi hesaba katarak, genellikle.
Although he served in governments, he was first and last a great soldier.
ilelebet, ölünceye kadar, ömür boyunca, son âna kadar.
faithful to the last.
bir saat boyunca devam etmek
Verb
son olarak fiyat artıran iştirak sahibi
en yüksek fiyat teklif eden
son ve önemli (bir husus ta), en nihayet önemle belirteyim/zikredeyim ki …
(US) kaza sigortasında son kurtarma şansı
(otomobil) ani olarak önüne fırlayan bir kimseyi
kazada mağdurun kusurlu bulunmasına rağmen
olanak varsa kurtarmak için gerekeni yapma zorunluğu
eğer olay sırasında kazayı yapanın makul bir önlemi ile kazanın yer alması önlenmesi olanağı var idiyse
kazayı yapanın bu önlemi almamış olmaktan soru
son çare, son savunma/müdafaa.
Noun
borsada kote edilen son fiyat
… boyunca devam etmek
Verb
(Br) son mirasçı (çoğunluk devlet
son çaba/gayret.
His unsuccessful senate run was his last hurrah .
Noun
idama giden yol, idam mahkûmunun hücresinde darağacına kadar olan yol.
Noun
(askerler için) son yat borusu.
Noun
borsada kote edilen son fiyat
son dördün, ikinci dördün/terbi: dolunaydan sonra ayın tam yarısının aydınlık göründüğü gece (yedinci gece).
Noun
...'in son çeyreği
Noun, Economics
(Katoliklerde) ölmek üzere olan hastaya yağ sürerek başucunda dua okuma.
Noun
ölmek üzere olanın başucunda yapılan âyin.
Noun
ölümle sonuçlanan hastalık
birini on yıl götürmek
Verb
birini on yıl idare etmek
Verb
birine on yıl gitmek
Verb
birine on yıl dayanmak
Verb
son had, dayanılmaz derece, bardağı taşıran damla, sabrı tüketen olay.
“It's the last straw that breaks the camel's back: Devenin belini kıran son saman çöpüdür.” atasözünden alınan deyim.
Noun
sağ kalanın yararlanacağı hayat sigortası
Noun
bir reklam ya da programının televizyonda yayınlanacağı son tarih
bir reklam ya da programın televizyondan yayınlanacağı son tarih
son vasiyet , vasiyetname
kesin karar/söz/tutum, kesin karar yetkisi.
Noun
en yetkili ifade/beyan/çalışma vb.
His study will surely be the last word on the subject for many years: Onun incelemeleri muhakkak ki bu konu üzerinde uzun yıllar en yetkili belge olarak kalacaktır.
Noun
son moda, en ileri/mütekâmil örnek, yetkin örnek.
The last word in sport car.
Noun
... çok uzun sürmeyecekti.
değişik son cümle
Noun, Law
son çare olarak, hiç olmazsa.
In the last resort we can always swim back.
(a) son nefesinde, ölmek üzere, (b) son anda, son dakika(sın)da.
son çalışılan yerden alınan bonservis
en son temyiz mercii olan veya kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyen mahkeme
sonuna kadar dayanmak
Verb
son nefesine kadar savaşmak
Verb
Görürsün! Sen öyle zannededur!
So much for his famous motorbike! O meşhur motosikletin olacağı bu idi!
(işçiler) ilk iş verilen son çıkarılan.
en sonunda başarıya/zafere ulaşmak.
sözü geçmek, son sözü kendisi söylemek, dediğini yaptırmak.
son çare olarak, hiç olmazsa.
In the last resort we can always swim back.
aleyhinde bir üst mahkemeye başvurulmayan hüküm kmü
nihai kredi mercii
Noun, Banking
bir ayakı çukurda olmak
Verb
son kuruşuna kadar ödemek
Verb
son rötuşlarını yapmak
Verb
son kuşkuları da gidermek
Verb
(ölen biri için) son görevini yapmak
Verb
adaylığını son dakikada geri almak
Verb
biriyle alakası kalmamak
Verb
birşeyi son kez görmek
Verb
birşeyle alakası kalmamak
Verb
(a) bir yarışın son turu, (b)
mec. son aşama/merhale (çoğu gitti, azı kaldı).
son nefesine/ölünceye kadar.
son ferdine kadar.
They were killed to the last man.