şer ekseni
Noun, Politics-Intl. Relations
iyiyi kötüden ayırmak
Verb
kaçınılmaz bela: hoşa gitmeyen fakat istenilen sonucu elde etmek için katlanılması zarurî olan şey.
I don't like working such long hours, but it's a necessary evil until we've saved enough for a house.
atın başında şişkinlik ve abse.
Noun
kötülük problemi, kötülük sorunu
Noun, Religion-Faith
kötülüğe iyilikle mukabele etmek
Verb
kötüyü kökünden kazımak
Verb
Adem ile Havvanın meyvesini yedikleri için cennetten kovuldukları elma ağacı.
kem göz, kötü göz, (fena) nazar, nazar değdiren bakış.
evil-eyed: kem gözlü, kötü gözlü.
Noun
biri hakkında dolaşan kötü dedikodular
Noun
kötü alışkanlıkları kökünden yok etmek
Verb
sıkıntılı/müşkül anlar yaşamak, zorlularla karşılaşmak.
kötü şeyler olacağını sezmek
Verb
uğursuz saatte.
In an evil hour I agreed to marry him.
kötü bir hayat sürmek
Verb
her şeyde bir kötü niyet aramak
Verb
her şeyde kötü niyet aramak
Verb
birine kötü gözle bakmak
Verb
biri hakkında kötü konuşmak
Verb
vebal altında kalmak
Verb
Her günün derdi o güne yeter. (Sabah ola hayır ola).