elinden geleni (kötülüğü) yapmak, elinden geleni ardına koymamak.
Do your worst! Elinden geleni
yap! Elinden geleni ardına koyma!
The enemy is coming, but let him the worst, we are ready for him.
en fena ihtimale göre, en kötü ihtimalle.
He will be expelled from the school, at worst .
en kötü ihtimale hazırlıklı olmak
Verb
yenilmek, yenilgiye/hezimete uğramak.
tatmin edici değil ama var olan seçeneklere tercih olunan
birine en çok kötü yanından bakmak
Verb
(hastalık) en ağır safhasında
daha kolay zamanlarla birlikte
nakit akışının en çok zorlandığı zamanların da hesaba katılması
yüksek meblağlı faturaların ödenmesi gereken dönemler gibi
mali tahminler ve bütçeler hazırlanırken
(a) fena, (b) talihsiz, şanssız, …'den mahrum.
He's badly off for friends: Arkadaştan yana hiç
talihi yok.
Cf.:
well off.
birinin kötü yönlerini ortaya çıkarmak
Verb
yenilmek, mağlûp olmak.
get the worst of a fight.
bir kimseyi yenmek/mağlûp etmek.
en kötü ihtimalle, pek sıkışırsa/sıkıya gelirse.
If the worst comes to the worst , we can always go by bus tomorrow.
en kötü durumda, en kötü koşullar altında.
=
the worst way k.d. pek çok, ziyadesile, adamakıllı, fena halde.
He wanted a warm coat for the winter in the worst way.
güçlük karşısında çaba göstermemek
Verb