(kadar) vardırmak/götürmek.
He went to the length of asking money from him: İşi ondan para istemeye kadar vardırdı.
go to any length(s) = go to great/some/considerable length(s) = go to all lengths: her çareye başvurmak, hiçbir engel tanımamak, her ne pahasına olursa olsun yapmak, ne yapıp yapıp sonuca ulaşmak, allem etmek kallem etmek.
I've gone to great lengths to get it finished: Ne yapıp yapıp onu bitirdim.
He would go to any length(s) to succed: Başarmak için her çareye başvurur.
I didn't think he would go to such lengths to get the job: İşe girmek için işi bu raddelere götüreceğini tahmin etmezdim.
He would go to any length: Ondan her şey beklenir, her çareye baş vurur, yapmayacağı şey yoktur.
GİZLE