görev, vazife, (bir kimseyi ilgilendiren) husus, bir kimsenin sorumlu olduğu şey/mesele.
of your business: Seni/sizi ilgilendirmez/Sana ne?
business comes before pleasure: Eğlenceden önce görev gelir.
to make it one's business (to do something): (bir şeyi yapmayı) kendine görev edinmek/görev saymak/yapmaya ahdetmek.
What business had you to tell him so: Ona ne diye söyledin?
I know my own business: Ben işimi/görevimi bilirim.
Now we're in business: Şimdi (bu iş) oldu (İşler yoluna giriyor).
send someone about his business: birini defetmek.
business as usual: Hiçbir değişiklik yok. (Eski hamam eski tas).
GİZLE