vaktini boşa harcamak
Fiil
dalga geçmek, vaktini hayal kurarak geçirmek.
to dream away the afternoon.
(US) spekülasyonlarla parasını kaybetmek
Fiil
bütün mühimmatını kullanmış olmak
Fiil
namusunu beş paralık etmek
Fiil
parasını har vurup harman savurmak
Fiil
vaktini boşa harcamak
Fiil
parasını har vurup harman savurmak
Fiil
zamanını boşa harcamak
Fiil
servet inin yarısını kumarda kaybetmek
Fiil
servetinin yarısını kumarda kaybetmek
Fiil
servetini kumarda kaybetmek
Fiil
kendini çevresinden kurtarmak
Fiil
cinsel temasta bulunmak,
kaba sikmek.
bütün parasını bağışlamak
Fiil
üniversite derslerine çok çalışmak
Fiil
kalbinde bir sır saklamak
Fiil
kazancını yiyip bitirmek
Fiil
yalan söyleyerek gözden düşmek/başkalarının güvenini kaybetmek.
fırsatlarını iyi kullanamamak
Fiil
bir fırsatı değerlendirememek
Fiil
vaktini boşa harcamak
Fiil
yaşlılık için saklamak
Fiil
kitaplarını (dolaba) kaldırmak
Fiil
hayatını boşa harcamak
Fiil
parasını har vurup harman savurmak
Fiil
(US) zamanını boşa harcamak
Fiil
paranın bir kısmını biriktirmek
Fiil
bütün mühimmatını harcamak.
bütün cephanesini tüketmek
Fiil
emlakteki bir hakkını devretmek
Fiil
alay ederek bir kimsenin haysiyetini kırmak/şöhretine halel getirmek.
halkın gözünde itibarını düşürmek
Fiil
(hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın)
nefesini kesmek.
The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
(hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın)
nefesini kesmek.
The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
paketlenmiş sıcak yemek
İsim
paket servisi yapan restoran
İsim
anafikir, temel mesaj, akılda kalacak şey, meram
İsim
boş zamanını öldürmek
Fiil
parasını israf etmek
Fiil
(korkudan veya yer açmak için) gerilemek, geri gitmek.
(a)
k.d. azimle/gayretle/çok sıkı çalışmak.
I haven't finished this work yet; I'll have to keep banging away at it until this evening: Bu işi henüz bitiremedim; akşama kadar sıkı çalışmam gerekiyor. (b)
argo-kaba biteviye/durmadan sikişmek, mütemadiyen cinsî münasebette bulunmak.
They've been banging away all night: Bütün gece durmadan sikiştiler.
ucuza elden çıkarmak
Fiil
satmak, feda etmek, heba/payimal etmek.
barter away one's honor: şerefini/haysiyetini satmak/payimal
etmek.
to barter away one's rights/liberty: haklarını/hürriyetini satmak.
(a) alıp götürmek, taşımak, uzaklaştırmak.
She bore the child away. (b) kazanmak, elde etmek.
to bear away the prize: ödül kazanmak. (c)
den. yönelmek, dümen kırmak.
to bear away for a point.
aralıksız ateş etmek
Fiil
(kaynayarak) buharlaşıp tükenmek.
(a) sıyrılmak, (kaçıp) kurtulmak, firar etmek, yakasını kurtarmak.
He broke away from arresting officer. (b) vaktinden önce harekete geçmek.
The horse broke away from the starting gate. (c) kırılıp kopmak, dağılmak, ayrılmak, (dinî/siyasî) bağları koparmak.
bir kenara itmek, bertaraf etmek, kulak arkasına atmak, nazarı itibara almamak, umursamamak.
Our complaints were simply brushed aside.
to brush difficulties/opposition aside: zorlukları/muhalefeti bertaraf etmek.
yanıp tükenmek, yakıp tüketmek/yok etmek.
The pile of paper burnt away to nothing.
çağırmak, celbetmek, göndermek.
to be called away on business: göreve çağırılmak, görev ile uzaklaşmak/gitmek.
to be called away from a meeting: (daha önemli bir iş için) toplantıyı terketmek (zorunda kalmak).
vadesinden önce itfa edilmiş (geri ödemesi yapılmış) tahvil
heyecanlan(dır)mak, coş(tur)mak, kendinden geç(ir)mek, büyülemek, meftun etmek.
to get carried away by sth: (öfkeden/heyecandan) kendini tutamamak, (iş) çığırından çıkmak, tepesi atmak, kan beynine çıkmak.
I got carried away: Tepem attı/kendimi tutamadım.
Don't get carried away: Kendine gel! İtidalini kaybetme! Sakin ol!
hırsızlık kastıyla alıp götürme
(gemi kazası sonucunda) denizde/ıssız adada bırakmak.
be cast away: (gemi) kazaya uğramak, karaya sürüklenmek.
har vurup harman savurmak
Fiil
devir ve temlik etmek
Fiil
(ses) yavaş yavaş kesilerek ortadan yok olmak
Fiil
hayallerle vakit öldürmek
Fiil
(siyasi parti) gittikçe ufalmak
Fiil
daha az duyulur olmak
Fiil
birden bire hafiflemek
Fiil
aşağı doğru eğimli olmak
Fiil
(ses ya da bakış) hülyalı
dosyaya koyup kaldırmak
Fiil
(US) el altından satmak
Fiil
karaborsacılık yapmak
Fiil
(a) hediye etmek, (b) (nikâhta) gelini güveye vermek, (c) ihbar etmek, ele vermek.
(borsa) hemen satmaları amacıyla yatırımcılara simsarlar tarafından satın alınan tahviller
bir şeyi daha iyi yapayım derken beter etmek
Fiil
gülüşle sorunu kapatmak
Fiil
(US) yedeğe ayrılan mallar
bakışlarını çevirmek
Fiil
yavaş yavaş güçten düşmek
Fiil
tayfaları güverteye çağırmak
Fiil
bir yere çabucak sokarak gizlemek
Fiil
kovmak, başka yere göndermek, uzaklaştırmak.
resmen başkasına devretmek
Fiil
ağır koşullar altında çalışmak
Fiil
(zaman) geçip gitmek
Fiil
gelmemek, başka yerde kalmak.
geride kalarak dağıtmak
Fiil
(taksi saati) çalıştırmak
Fiil
düşük fiyatla elden çıkarmak
Fiil
oylama ile ortadan kaldırmak
Fiil
gayretle çalışmaya başlamak
Fiil
yazarak sipariş etmek
Fiil
deplasman maçı
İsim, Spor
deplasman forması
İsim, Spor
deplasmandaki takım
İsim, Spor
(a) uzaklaştırmak, alıp götürmek.
away with him! Defolup gitsin! Gözüm görmesin! Canı cehenneme!
away with it! = take it away! Götür/defet şunu! Uzaklaştır! Gözüm görmesin! (b) git!, defol! yıkıl!
away with you! Defol karşımdan!