(a) yayın, neşriyat, (b) yayınlama, neşretme, (c) yayınlanan program, (d) yayın süresi.
(tohum) serpme(k), saçma(k).
( rad.TV ile) yaymak, yayınla(t)mak, neşretmek. The President will broadcast his message on all stations tonight.
(radyoda/TV de) konuşmak. He's broadcasting very often these days.
(haber, dedikodu vb.) yaymak, herkese duyurmak/söylemek. She broadcast the gossip all over town.DEVAMINI OKU
to broadcast the news to all one's friends: haberi bütün arkadaşlarına duyurmak. GİZLE
(yapacağı hareketi hasmına) sezdirmek, belli etmek. He broadcast his punch and the other man was able to parry it.+6
( rad.TV ile) (a) yayınlanan, yayınlanmış, neşredilen, (b) geniş bir şekilde, çok kimseye duyurulacak DEVAMINI OKU
şekilde. The vital news was sent broadcast to inform the entire nation: Hayatî önemi olan haber bütün millete duyurulmak üzere (radyo/TV ile) yayınlanmıştı. GİZLE
yayın+.
(tohum) serpilmiş, saçılmış.
yaygın, ortaya yayılmış. Who are the perpetrators of such broadcast rumors?
geniş bir alanı kaplayacak şekilde. seed sown broadcast: geniş bir alana ekilen tohum.