(a) inmek, aşağı gelmek.
(b) miras kalmak, intikal etmek.
This song comes down us from the 10th century. (b) ucuzlamak, (fiyatı) inmek/düşmek.
Prices are coming down. I don't think meat will come down this year. (c)
argo (uyuşturucu madde kullandıktan sonra) kendine gelmek, (ilâcın) etkisinden kurtulmak. (d) (itibarını/haysiyetini/toplumdaki mevkiini) yitirmek, kaybetmek, gözden düşmek, (e) yıkılmak, çökmek, düşmek.
The roof came down on our heads. (f) (şehirden köye/çiftliğe vb.) gelmek.
The landowner comes down from London twice a year to visit his farms. (g)
Brit.üniversiteyi bitirmek, mezun olup ayrılmak, (h)
come down in favor of someone = come down on the side of someone/something: desteklemek, lehinde karar vermek.
The industrial court came down on the side of the employers. (i)
come down handsomely: cömert davranmak, değerini takdir etmek, iyi fiyat biçmek, (j)
come down in the world: (maddî durumu) düşmek, idbara uğramak.