1. … bile, şayet, eğer, kazara.
    We seldom if ever go: Gitsek bile pek seyrek/nadiren gideriz.
    If
    ever you see him: Eğer onu görecek olursanız.
    Now if ever is the moment to act: Harekete geçmenin tam zamanıdır (Harekete geçmenin zamanı varsa işte şu andır).
    He's a liar if ever there was one: Yalancının tekidir (= Eğer bir tek yalancı varsa odur).
    He is a poet if ever there was one: Dünyada tek şair varsa o da odur (Ben şair diye ona derim/şairlik ona yakışır).
    seldom if ever = scarcely ever: nadiren, belki de (hemen hemen) hiç.
pek nadiren