1. İsim, Fizik madde
  2. İsim özdek, madde.
    coloring matter: renkli madde.
    organic matter: organik madde.
  3. İsim cisim.
  4. İsim cevher, öz, ana madde.
    the matter of the stars.
  5. İsim cerahat, irin, dışkı, idrar gibi vücuttan atılan madde.
  6. İsim konu, mevzu, husus, içerik, muhteva.
    business matter .
    There was very little matter of interest
    in his speech: Nutkunda pek ilgi çekecek husus yoktu.
  7. İsim basılı/yazılı madde/evrak, evrak.
    postal matter: posta evrakı.
    printed matter: basılı evrak,
    matbua.
    matter for reading: okunacak evrak/kitap vb.
  8. İsim iş, husus.
    a trivial matter: önemsiz bir iş.
    settle the matters: işi/meseleyi halletmek/çözmek/kapatmak.

    make matters worse: işi büsbütün çıkmaza sokmak/berbat etmek.
    let the matter drop/rest: işi oluruna/yüzüstü bırakmak, peşini bırakmak, kovuşturmakdan vazgeçmek.
  9. İsim …'lık iş/mesele.
    a matter of ten dollars: On dolarlık bir iş.
    a matter of a few days: birkaç günlük bir mesele.
  10. İsim sorun, mesele.
    a matter of time: zaman meselesi.
    a matter of opinion: düşünce/oy meselesi.

    a matter of taste: zevk meselesi.
    a matter of serious thought: üzerinde ciddiyetle düşünülecek bir sorun.
    That's quite another matter: O tamamen ayrı bir mesele.
  11. İsim önem, ehemmiyet, fark.
    It's no matter what happens: Ne olursa olsun, farketmez.
  12. İsim
    the matter: güçlük, zorluk, nahoş durum, hoşnutsuzluk, endişe.
    What's the matter with you?
    Neyin (ne zorun) var? Ne oldu? Derdin nedir?
    Is there anything the matter with you? Sana/size bir şey mi oldu?
    There is nothing the matter: Bir şey yok (endişeyi mucip bir hal yok).
    as if nothing was the matter: hiçbir şey yokmuş/olmamış gibi.
    There's nothing the matter with that idea: O fikre diyecek yok (O, yerinde bir fikir).
  13. İsim
    matter of/for: sebep, neden, vesile, konu.
    a matter of complaint: şikâyet konusu.
    a
    matter of great concern: büyük endişe vesilesi/konusu.
  14. Sıfat, Felsefe (a) özdek, madde, temel özelliği yer kaplama olan varlık, (b) (Aristo felsefesinde) ancak bilim yoluyla
    gerçeklik kazanacak olan, henüz belirsiz olanak durmundaki şey.
  15. İsim, Matbaacılık (a) dizilecek metin, taslak, müsvedde, (b) dizgi, baskıya hazır hurufat.
  16. İsim (Hristiyanlıkta) yanılsama, yanlış algılama, yanlış tasarım.
  17. İsim, Hukuk (a) dava konusu, (b) iddia, ispatı gereken husus.
  18. önemli olmak, ehemmiyetli/mühim olmak, önem/anlam taşımak, bir şey ifade etmek, farketmek.
    It doesn't
    matter: Önemi yok, zararı yok, farketmez.
    It doesn't matter if I miss the train, because there's another later.
    What does it matter? Ne önemi var? Ne olur ki?
    Nothing seems matter when you are very sick: İnsan ağır hasta olunca hiçbir şey gözüne görünmüyor.
    I don't think anybody matters to her apart from herself: Kendinden başka kimseye önem vermiyor (Dünya umurunda değil).
  19. Patoloji cerahatlenmek, cerahat çıkarmak.
Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol İsim, Uluslararası Hukuk
Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Sözleşmesi İsim, Uluslararası Hukuk
Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayriadli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Sözleşme İsim, Uluslararası Hukuk
Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Ülkelerde Delil Sağlanmasına Hakkında Sözleşme İsim, Uluslararası Hukuk
ayak sürümek Fiil
bir işi muhabirine emanet etmek Fiil
Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi İsim, Uluslararası Hukuk
Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi İsim, Uluslararası Hukuk
ağırlaştırıcı sebep İsim, Ceza Hukuku
hafifletici sebep İsim, Ceza Hukuku
hafifletici sebep İsim, Ceza Hukuku
bir sorunu birinin ellerine tevdi etmek Fiil
konusunu iki noktaya inhisar ettirmek Fiil
konu bakımından yargı yetkisi, konu bakımından yetki, görev İsim, Hukuk
Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Sözleşmesine Ek Protokol İsim, Uluslararası Hukuk
çekişmeli dava
özel delil malzemesi
çıban başı
idari mesele
dergi ya da gazetenin içindeki bir reklamın yeri
kitabın asıl metninden sonra gelen ilâveler (kaynakça, bulduru, dizin, ekler vb.). front matter
bir ilanda küçük punto ile yazılmış sözler
ortaya koymak Fiil
matbu posta yığını
iş konusu
kartel sorunu
(US) bir hususu kontrol etmek Fiil
(US) gizli iş
bir meseleyi aydınlığa kavuşturmak Fiil
bir sorunu halletmek Fiil
bir maddenin bileşimi İsim
gizli konu
kültür sorunu
gümrük davası İsim
basılmış yazı
savunma sorunu
meseleyi ertelemek Fiil
bir meseleyi ertelemek Fiil
takdire kalmış mesele
bir konuyu tartışmak Fiil
bir konuyu görüşmek Fiil
bir gazete ya da dergide reklam olmayan her şey
kitabın asıl metninden sonra gelen ilâveler (kaynakça, bulduru, dizin, ekler vb.). front matter
back matter
başyazı karşısına konan reklam metni
aile sorunu
(US) mektup ve paket postası İsim
bir işi takip etmek Fiil
meseleyi takip etmek Fiil
bir meseleyi takip etmek Fiil
bir işi takip etmek Fiil
başka bir mahkeme önünde bakılması gereken dava
(US) paket postası İsim
içi dolu
sinir doku: özellikle omur ilik ve beyinde gri lifler ve sinir gözeleri içeren doku. white matter. İsim, Anatomi
beyin, zekâ, akıl.
Use your gray matter: Düşün biraz! İsim
gri madde İsim, Anatomi
gri cevher İsim, Anatomi
idam cezası gerektiren husus
idamlık suç
bakılmakta olan dava
sigortalı durum
esas duruşmadan önce halledilen ikinci derecede önemli ihtilaf
tahkikat işi
fark etmez
ölüm kalım meselesi
dava konusu
yeniden kullanılacak olan kullanılmış dizili harfler
basılmaya hazır metin
dizgiye hazır metin
bir meseleye eğilmek Fiil
bir şeyin icabına bakmak Fiil
(US) postaya gidecek şeyler
bir sorunu başarmak Fiil
para sorunu
alay edilecek şey değil
gülünecek şey değil
önemsiz şey değil
hafife alınacak mesele olmamak Fiil
(a) önemsiz, önemi yok, farketmez, önemli/mühim değil, zararı yok, aldırma, boş ver.
I wanted to see
him before he left, but it's no matter: Gitmeden önce onu görmek istiyordum, fakat önemi yok.
It's no laughing matter: İşin şakası yok, şakaya gelmez. (b)
no matter what: ne olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun, ne yapıp yapıp, hiçbir.
No matter how difficult: Ne kadar güç olursa olsun.
No matter what the excuse, you must not be late: Hiçbir şekilde (mazeretiniz ne olursa olsun) geç kalmamalısınız.
They're going to win, no matter what: Her ne pahasına olursa olsun (ne yapıp yapıp) kazanacaklar.
hafife alınacak sorun değil
resmi iş
organik madde İsim, Çevre ve Ekoloji
önemli konu
patent davası İsim
şahsi mesele
kişisel sorun
polis meselesi
(Br) posta işi
mektup ve paket postası İsim
basın konusu
acele iş
acil mesele
iptidai madde
esas sorun
basılı madde
matbu şey
özel iş
usul hukukuna ait mesele
(US) promosyon konusu
promosyon konusu
reklam malzemesi
okunacak şeyler
okunacak kitaplar vb
bir konu hakında rapor yazmak Fiil
bir konuyu çözümlemek Fiil
gizli iş
(US) gizli belge
bir konunun esası
rutin iş
bir dava konu sunda karar vermek Fiil
bir dava konusunda karar vermek Fiil
skandal konusu
(US) dergi ve gazete postası İsim
(askerlik) gizli konu
güvenlik sorunu
önemli konu
önemsiz dava
katı cisim
konu üzerinde konuşmak Fiil
(davalı) özel delil malzemesi
maddenin halleri İsim, Kimya
konu, mevzu, irdeleme/inceleme vb. konusu, bir kitabın/yazının/hikâyenin konusu. İsim
ikinci derecedeki konu
bir konuyu tartışmak Fiil
vergi sorunu
(US) posta'da açık gönderilen matbua
(US) matbua postası İsim
hafife alınacak mesele olmama
oyuncak
önemsiz konu
acil sorun
bir şeyi başarmak Fiil
önemli sorun
beyaz madde: beyin ve omur ilikte bulunan beyaz sinir dokusu. gray matter İsim
beyaz madde İsim, Anatomi
beyaz cevher İsim, Anatomi
yazılı evrak
tartışma konusu
kanıtlanması gereken husus
ihtilaf konusu
tartışılan konu
anlaşma konusu
iflas davası İsim
yetki sorunu
önemli mesele
nazik mesele
esasa taalluk etmeyen husus
alışkanlık meselesi
ihtilaf konusu
alışkanlık meselesi
hukuki mesele (kanun hükümlerinin veya hukuk prensiplerinin tatbiki ile saptanması veya kararlaştırılması gereken husus
şans meselesi
rutin iş
ikinci derecede önemli olan şey
s devlet meseleleri İsim
sıradan
hayale kapılmaz
heyecansız
alelade
çok önemli bir konu İsim
bir sorunu dostça halletmek Fiil
Canın sağolsun.
Önemi yok.
bir konu hakkında karar vermemek Fiil
davadan vazgeçmek Fiil
bir konuyu ilişmeden bırakmak Fiil
ne kadar ... olursa olsun
tartışılacak konu getirmek Fiil
bir şeyi dostça çözümlemek
bir şeyi sulh yoluyla çözümlemek
dava konusu