bindiği dalı kesmek, kendi kendine zarar vermek.
kendi kendine zarar vermek
Fiil
birinin boğazını kesmek
Fiil
kulak-burun-boğaz cerrahı
İsim, Tıp
kulak-burun-boğaz cerrahisi
İsim, Tıp
üzülmek, vicdan azabı çekmek, yüreğinin yağı erimek, boğazı tıkanmak/düğümlenmek.
(a) birinin gırtlağına sarılmak, kavga etmek, (b) azarlamak, haşlamak.
şiddetle birinin sözünü kesmek, konuşması esnasında birden atılmak.
çok yalan söylemek, korkunç yalanlar söylemek.
He's lying in his teeth: Baştanbaşa/hep yalan söylüyor.
(İşi gücü yalan dolan!).
üzüntü, huzursuzluk, vicdan azabı.
istemediği bir şeyi/fikri zorla kabul ettirmek, zorlamak.
Father keeps ramming it down my throat that I should become a doctor.
zorla kabul ettirmek
Fiil
birinin gırtlağına basmak
Fiil
zorla kabul ettirmek, sıkboğaz etmek, ister istemez razı etmek.
dili varmamak, bir türlü söyleyememek, söylenmesi güç olmak, boğazında düğümlenip kalmak.
The words of sympathy stuck in her throat: Nasıl başsağlığı dileyeceğini bilemiyordu.
boğazında düğümlenmek
Fiil
söylemeye dili varmamak
Fiil
yüksek sesle telaffuz etmek
Fiil
buğdaycıl bülbül
(Luscinia svecica cyanecula): kara tavukgillerden Avrupa ve Asyada söğütlük ve
sazlıklarda yaşayan sırtı külrengi ötücü kuş.
İsim
birbirinin iflâsına sebep olacak derecede rekabete girişmek.
birinin boğazını kesmek
Fiil
birinin boğazına saldırmak
Fiil
bir şeyi zorla kabul ettirmek
Fiil
üzüntüden boğazı tıkanmak/düğümlenmek, tıkanır gibi olmak.
gırtlağına sarılmak.
He had me by the throat: Gırtlağıma sarıldı.
birini şiddetle terslemek
Fiil
istemediği bir şeyi birine zorla dinletmek
Fiil
boğazda batma hissi
İsim, Tıp
çok sigara içenlerde görülen boğaz hastalığı.
streptokok anjini
İsim, Tıp
sweetbread ile ayni anlama gelir. (yiyecek olarak) özden, timüs bezi.
fiyatların piyasadaki hiçbir üreticinin kâr edemeyecek bir noktaya düşmesi
kulak burun boğaz uzmanı
İsim, Tıp
kulak burun boğaz (KBB)
İsim, Tıp
kulak-burun-boğaz hastalıkları uzmanı