karşı karşıya gelmek
Fiil
(belaya/zorluğa) çatmak, (zorlukla vb.) karşılaşmak.
The workers came up against their employer's unwillingness to pay higher wages.
to come up against someone: birisi ile ihtilâfa düşmek/çatışmak/zıt gitmek.
kötü bir ilişki kurmak
Fiil
(a) hızla çarpmak, toslamak.
The car ran up against a tree. (b) tesadüfen karşılaşmak, rastgelmek.
I ran up against old Bill in the market. (c)
k.d. (belaya) çatmak, (zorlukla) karşılaşmak.
I thought we would be successful, but we ran up against a lack of money.
(malî) çıkmazda, çok zor durumda.
We're up against it!: Çattık belaya! İşler sarpa sardı! Ayıkla pirincin taşını!
başarısızliğa uğramak, çıkmaza saplanmak.
He tried several angles, but always came up against a blank wall.
çetin bir işe çatmak
Fiil
iflasla karşı karşıya gelmek
Fiil
müşkül durumda bulunmak
Fiil
çetin rekabetle karşılaşmak
Fiil
bir sorunla karşılaşmak
Fiil
bir zorlukla karşılaşmak
Fiil
güçlüklerle karşılaşmak
Fiil
aniden güçlüklerle karşılaşmak
Fiil
burnunu sürtmek, koklamak.
The horse nuzzled (up) against me. The dog nuzzled the sleeping child.
birine hınçla bir söz söylemek
Fiil
cesaretle karşılamak/savunmak, kafa tutmak, karşı durmak.
stand up to fate: talihe/kadere göğüs germek.