portföydeki senetler
İsim
elinde, uhdesinde, yetkisi dahilinde.
in someone's hands: birisinin uhdesinde/ihtimamı altında.
in good hands: emin/güvenilir ellerde.
bir şeyde acemi olmak
Fiil
bir suçlunun elinde oyuncaktan ibaret olmak
Fiil
biriyle tıpatıp uyuşmak
Fiil
kontrol altında olmak
Fiil
el deki senetler el sıkışarak
eldeki kuş.
A bird in (the) hand is worth two in the bush: Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir.
saygı ile, saygılı bir tavırla, hürmetkârane,
mec. mahcup/pısırık bir tavırla.
I hope the unions don't go cap in hand to the government again.
kasadaki ve bankadaki nakit
birinin eline bahşiş sıkıştırmak
Fiil
bir işi üzerine almak
Fiil
elini çekmemek, devamlı meşgul olmak.
biriyle el ele gitmek
Fiil
(yetkili kimseye) tevdi/teslim etmek, vermek.
The tests were handed in to the teacher. hand in one's resignation: istifasını vermek.
bir telgraf yollamak
Fiil
… ile sıkıfıkı, çok samimî/yakın, canciğer, aradan su sızdırmamacasına (özellikle fena bir kimse veya
şeyle sıkı işbirliği için kullanılır).
(a) el ele, (b) elbirliğiyle, işbirliğiyle, beraber, yanyana.
Doctors and nurses work hand in hand to save lives. Dirt and disease go hand in hand.
saygı ile, kemali hürmetle, mütevaziyane, tevazu ile.
(içinde) parmağı olmak, ilgisi/dahli olmak, kısmen sorumlu olmak.
He has his hands in everything:
Her işte onun parmağı var.
He has a hand in the theft.
bir işle ilgisi olmak, bir işte parmağı/dahli olmak.
elde yaklaşık bir buçuk aylık stoku kalmış olmak
Fiil
kasa da parası olmak
Fiil
bir işte parmağı olmamak
Fiil
el de çok parası olmak
Fiil
elde çok parası olmak
Fiil
birini avuç unda tutmak
Fiil
elinde bir işi olmak
Fiil
el inde bir işi olmak
Fiil
(birisini) avucunun içine almak, bir kimse üzerinde büyük nüfuz ve kudreti olmak.
güzel bir elyazısıyla
Zarf
(a) hazır, elde mevcut, emre âmade.
money in hand. (b) hazırlanmakta, yapılmakta.
The work is now in hand: İş ele alınmıştır/yapılmaktadır. (c) gözaltında, kontrol altında.
The situation is now in hand: Durum kontrol altına alınmıştır (Şimdi duruma hakim bulunuyoruz).
These children need taking in hand: Bu çocukları yola getirmek gerekir.
imzam ve mührüm buna tanıktır
elini oyundan çekmemek
Fiil
pratiğini kaybetmemek
Fiil
alışkanlığını/melekesini kaybetmemek.
He tried to keep his hand in at tennis by playing a little at least once a week.
Fiil
kozlarını elinde tutmak
Fiil
ilgisini/alâkasını devam ettirmek, ilgisini kesmemek, bir işle sürekli olarak meşgul olmak, hünerini/melekesini
kaybetmemek, üstünde devamlı çalışmak.
eldeki siparişler (işleme tabi tutulmuş siparişler
İsim
elini (para için) cebine atmak
Fiil
bir konuyu incelemek
Fiil
kendi eliyle imzalamak
Fiil
kendi eliyle imza atmak
Fiil
bir işe iştirak etmek
Fiil
işe bizzat kendi de el atmak
Fiil
bir konuyu ele almak
Fiil
(bir işi) ele almak, idaresini ele almak, bir işe girişmek.
birinin sorumluluğunu üstlenmek
Fiil
(a) duruma hâkim olmak.
We have the matter in hand. The children must be taken in hand. (b) girişmek,
ele/üstüne almak, deruhte etmek.
The superviser promised to take the matter in hand.
mülâyim görünüş altında çelik gibi irade.
yenilgiyi/mağlûbiyeti kabul etmek, pes demek, vazgeçmek.
para çalarken/suç üstü yakalanmak.
… ile iyi uyuşmak/anlaşmak, dostça geçinmek, yakın dost/arkadaş olmak, sıkıfıkı olmak, aralarından su sızmamak.
bir şeyi eliyle tartmak
Fiil
el yazısını değiştirerek mektup yazmak
Fiil
tanınmaması için yazısını değiştirerek mektup yazmak
Fiil
el yazısını değiştirerek mektup bu yazmak
Fiil
mektubu kendi eliyle yazmak
Fiil
her şeyi kendi eliyle yazmak
Fiil
kendi yazısını tanınmasın diye bozarak yazmak
Fiil
beceriksiz bir şekilde yazmak
Fiil
bir şeyi kendi el yazısı ile yazmak
Fiil
bir şeyi kendi eliyle yazmak
Fiil