sağına soluna saldırmak Fiil
saldırmak Fiil
saldırmak, hücum etmek, rastgele vurmak.
When they rushed at him, Harry laid about him with his big stick.
yaşlılığı için bir kenara para koymak Fiil
bütün itibarını bir kenara bırakmak Fiil
isnat etmek, hamletmek.
birinin kabulü için zaman sınırı tespit etmek Fiil
silahları bırakmak Fiil
silahlarını bırakmak Fiil
canını feda etmek.
biri için hayatını tehlikeye atmak Fiil
biri için hayatıni tehlikeye atmak Fiil
mesleğini tehlikeye atmak Fiil
davasını komisyona sunmak Fiil
davasını bir kurula sunmak Fiil
hakikati söylemek Fiil
birine saygı sunmak Fiil
ümitlerini birine bağlamak Fiil
kendini saldırıya maruz bırakmak Fiil
her şey ile kumar oynamak Fiil
arsasını parselleyerek satmak Fiil
parasını dikkatle harcamak Fiil
parasını kârlı olarak yatırmak Fiil
parasını kazançlı işe yatırmak Fiil
(a) üstüne basmak, tam isabet ettirmek, olduğu gibi hatırlamak, göstermek, (b) (isabetle) bulmak, bulup
çıkarmak, keşfetmek.
I can't quite put my finger on what's wrong with the engine.
lay one's finger on the cause: sebebini bulmak, meselenin esasına parmağını basmak.
eski mevkiinde olmamak Fiil
(US) çiftliğini uygun bir fiyata satmak Fiil