kahrolasıca! kör olasıca!
taş çatlasa ondan önce oraya varamam
(Hay) Allah belasını/müstahakını versin! Kahrol! lânet olsun!
hukuka aşina olmak göz aşinalığım var
Yüz verince astarını ister.
kimsenin eşlik etmemesini şart koştu
(eril) onu, ona.
I'll see him tomorrow. Give him the message. eş ses.- hymn.
Zamir
adılının dönüşlü şekli olarak:
He cut himself.
hastalığı onun işinden altı hafta alıkoydu
amcasının kimliğine bürünmesi başına dert açtı
onun için endişe ediyorum
onun güldüğünü hiç görmedim
(a) Bütün kuvvetimle yumruğu aşkettim, (b) Verip veriştirdim, açtım ağzımı yumdum gözümü.
Gitmesini emrettim.
I must away: Gitmeliyim.
bütün nüfuzumu kullanacağım
Ben ona gösteririm/dünyanın kaç bucak olduğunu anlatırım.
Canı cehenneme! Dünyada olmaz! Avucunu yalasın!
Senden/ondan bıktım artık; İllâllah, burama geldi.
(a) ona ver, o alsın! (b) vur! yapıştır! (c) ağzının payını ver(elim)! hakkından gel(elim)!
birinin mülkünde kirasız oturmak
Fiil
birinin mülkünde kirasız oturmak
Fiil
aleyhisselam
İsim, Din ve İnanç
birine kendisine olan borç miktarı ile ilgili not göndermek
Fiil
bu onun başına belaya sokmak acak
en iyisi istifa etmek olurdu
Bu adamın zor tarafı dikkafalı olmasıdır.
düşmesi onu epeyce sarstı
Çok açıkgözdür, anasının gözüdür, hinoğlu hindir.
Hâlinde bir fevkalâdelik vardı.
onu çağırmaya karar verdiler
canı cehenneme, aldırma, boşver, aman se de, işin mi yok.
bir şeyi itiraf etmesi için birine işkence yapmak
Fiil
nabzına göre şerbet vermek
Fiil
Yapar mı yapar, ona hiç şüphen olmasın!
onun hissesini yüze satın aldık
Alaya alarak (o işten) vazgeçirdik.
/
etc. (yanlış bir karar/seçim yapan kimse hakkında söylenir) “sonu hayırlı olsun, inşallah sonu
iyi gelir” temennisinde bulunmak.