Fiil davranmak, hareket etmek, muamele etmek. to behave well/badly: iyi/kötü davranmak. to behave
prudently: tedbirli davranmak. to behave well to/towards someone: birine karşı iyi davranmak/iyi muamele etmek. He behaved with great courage: Çok cesur davrandı.
Fiil uslu durmak, terbiyeli hareket etmek, kibar/nazik davranmak. Did the child behave? well-behaved:
uslu, terbiyeli. ill-behaved: yaramaz, haylaz, terbiyesiz. to behave oneself: kibar/nazik/görgülü davranmak/hareket etmek, terbiyesini takınmak. to know how to behave: görgü/nezaket kurallarını bilmek.