(a) haklı olarak, dürüstçe, hakkaniyetle, mertçe, hakkıyla.
He won the race fair and square. (b) dürüst, mert, haklı, âdil, insaflı, doğru.
He was admired for being fair and square in all his dealings. (c) dosdoğru, tam.
I hit him fair and square on the nose: Tam burnunun üstüne (yumruğu) vurdum.
hit sth fair and square: bir şeyin tam ortasına vurmak.
The stone struck him fair and square in the forehead: Taş tam alnının ortasına vurdu.