They were laughing fit to burst: Katılırcasına gülüyorlardı.
She was crying fit to break one's heart: Ağlayışı insanın içini parçalıyordu.
fit to drop: nerede ise yıkılacak/düşüp bayılacak, yere yıkılacak derecede.
We worked till we were fit to drop: Çalışmaktan ayakta duracak halimiz kalmadı.
I feel fit to drop: Ayakta duracak halim yok/Nerede ise düşüp bayılacağım.
GİZLE