muaf olmak.
get something off one's hands: bir işi başından atmak, bir angaryadan kurtulmak. (b) (cezadan vb.) kurtarmak, beraet ettirmek.
A good lawyer might get you off. (c) seyahate/yola çıkmak, ayrılmak.
We have to get off early tomorrow. (d) taşıttan/binekten) inmek.
They got off the bus and walked away. Note: One would get out of a small boat. (e) (çalışmaya) son vermek, paydos etmek, (işi) bırakmak.
What time do you get off? I get off at 6 o'clock. (f) (şaka/lâtife/nutuk) söylemek, (fikir) beyan/ifade etmek.
to get off a joke. (g)
argo küstahlaşmak, küstahlık/yüzsüzlük yapmak, cür'et göstermek.
tell someone where to get off = tell someone where he can get off Brit. birine haddini bildirmek/ağzının payını vermek. (h) uyutmak.
I'll come downstairs as soon as I've got the baby off (to sleep). (i)
get (someone/sth) off: çıkarmak, kurtarmak.
get off a stranded ship: karaya oturmuş gemiden çıkmak/gemiyi yüzdürmek.
GİZLE