1. Fiil zıpla(t)mak.
    jump for joy: sevinçten zıplamak.
    jump up and down in excitement: Heyecanla zıp zıp zıpladı.
  2. Fiil sıçra(t)mak, çarpmak.
    Her heart jumped when she heard the news: Haberi duyunca yüreği ağzına geldi.
  3. Fiil fırla(t)mak.
    to jump out of one's chair.
  4. Fiil (hüküm vermekte vb.) acele etmek.
    jump to conclusion: acele hüküm vermek.
  5. Fiil (fırsat vb. üzerine) atılmak.
  6. Fiil atla(t)mak.
    to jump a ditch/a stream/over a fence. to jump a horse over a fence. He jumped from job
    to job.
    To jump from a subject to another in a speech: Konuşmada bir konudan ötekine atlamak.
  7. Fiil (Fiyat vb.) ânî yükselmek/fırlamak/artmak.
    Food prices jumped. Gold shares jumped on the stock market yesterday.
  8. Fiil (damada) üzerinden atlamak, atlanan taşı almak.
  9. Fiil (briç) peyi artırmak.
  10. Fiil (atı) şaha kaldırmak.
    to jump a horse.
  11. Fiil sekmek, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, pas geçmek.
  12. Fiil kaçmak, tüymek, firar etmek.
    He jumped town without paying his bills.
  13. Fiil (trene) binmek, atlayıvermek.
  14. Fiil (tren) raydan çıkmak.
    jump the track.
  15. Fiil gaspetmek, (yasa dışı) ele geçirmek.
    jump a mining claim.
  16. Fiil (habersiz) saldırmak/hücum etmek/üzerine atılmak, baskın yapmak.
    The robbers jumped the shopkeeper.
  17. Fiil ağzına geleni söylemek.
    He jumped on him for his negligence.
  18. Fiil (hızla) işe başlamak/girişmek.
  19. Fiil avı yuvasından çıkartmak.
  20. Fiil terfi ettirmek, rütbesini yükseltmek.
  21. Fiil …'den önce davranmak, vakitsiz harekete geçmek.
    jump the green light: yeşil ışığı beklemeden hareket etmek.
  22. Fiil tehlikeye atılmak.
  23. Fiil irkilmek, ürkmek.
    You made me jump.
  24. İsim zıplama, sıçrama, sıçrayış, atlama, atlayış, atılma, atılış, fırlama, fırlayış.
  25. İsim atlama mesafesi, bir atlayışta alınan yol.
  26. İsim paraşütle atlama/inme, paraşütün inişi.
  27. İsim (fiyat vb.) ânî yükseliş/artış.
  28. İsim (spor) … atlama.
    broad/long jump: uzun atlama.
    high jump: yüksek atlama.
  29. İsim (heyecan vb. ile) birden silkinme.
  30. İsim (dama) üstünden atlayıp taşı alma.
  31. İsim
    the jumps: endişe, telâş, sinirlilik.
  32. Sıfat, Askerlik2 paraşüt birliklerine mahsus, atlama+, indirme+.
    jump boots.
    jump area: indirme bölgesi.
  33. Sıfat (caz müziği vb.) hızlı, seri tempolu.
  34. Zarf (bkz: exactly ), (bkz: precisely )
rakiplerinden bir hamle önde olmak Fiil
(US) rakiplerini arkada bırakmak Fiil
boğazına sarılmak Fiil
haşlamak Fiil
şiddetle birinin sözünü kesmek, konuşması esnasında birden atılmak.
(a) birinin gırtlağına sarılmak, kavga etmek, (b) azarlamak, haşlamak.
fotoğraf makinesini ele geçirmek Fiil
korkudan sıçramak; aşırı derecede coşmak.
acele hüküm vermek Fiil, Deyim
yeterli bilgi olmadan sonuç çıkarmak Fiil, Deyim
tüm faktörleri değerlendirmeden yargıya varmak Fiil, Deyim
ayağa fırlamak Fiil
atlama
sinirleri çok gergin olmak Fiil
cezayı hak etmek, cezaya lâyık/müstahak olmak.
He'll be for high jump when they know he's used the firm's car.
uzun atlama.
standing/running broad jump = long jump: durarak/ koşarak uzun atlama. İsim
(kayakçılıkta) engel atlama. İsim
(birisini) korkutmak, ürkütmek, telâşa/endişeye sebep olmak.
(borsa) birden fırlayış göstermek Fiil
yüksek atlama. İsim
pek yakın, iki adımlık (mesafe). İsim
üç adım atlama.
uzun atlama.
standing/running broad jump = long jump: durarak/ koşarak uzun atlama. İsim
uzun atlama. İsim
sıçratmak Fiil
atlatmak Fiil
telâşlı, aceleci, telâş içinde, sağa sola koşuşan, çok meşgul.
maaş fırlaması
fiyat sıçraması
dev adım İsim
kuyrukta sırayı bozmak Fiil
satışta fırlama
kayakçı sıçraması/atlaması.
durduğu yerden atlama
üç adım atlama.
(at yarışlarında) su maniası. İsim
fiyatları fırlatmak Fiil
fiyatları fırlatmak Fiil
hile veya zorbalıkla başkasına ait araziyi gaspetmek.
(US) bir semti terk etmek Fiil
birine bir şey sorup hemen yanıt istemek Fiil
biletsiz yolculuk yapmak Fiil
(US) biletsiz trene atlamak Fiil
(paraşüt) atlama alanı
canatmak, hemen itaat etmek, tehalük göstermek.
jump at a chance/at an offer.
alelacele/düşünmeden kabul etmek.
kelepiri elden kaçırmamak için atlamak Fiil
bir teklife atlamak Fiil
bir fırsatı kaçırmamak Fiil
açıkgözlülük etmek Fiil
yeniden kavgaya girişmek Fiil
kefaletle serbest bırakılmış iken kaçmak.
The suspect jumped bail and is now being sought.
kefaleti iptal edilmek: çağırıldığı zaman mahkemeye gitmediği için kefaletle serbest kalma hakkını kaybetmek.
(basketbolda) hakemin iki hasım oyuncu arasına attığı top. İsim
(briç) aşırı pey: evvelki peyi minimum miktardan fazla geçen pey. İsim
(US) hiyerarşiyi gözetmek Fiil
birini şiddetle terslemek Fiil
tepinmek Fiil
bir konudan bir konuya atlamak Fiil
bir eğride kırılma
maliyetlerde ani artış
suç işleme oranında ani artış
kazançta ani yükseliş
ihracatta ani artış
gelirlerde ani artış
siparişlerde ani artış
fiyatlarda ani artış
üretimde ani artış
satışlarda ani artış
taksiye atlamak Fiil
(fiyatlar) fırlamak Fiil
birden satın alma emri vermek Fiil
dikine havalanan jet uçağı
bir araçtan öbürüne cereyan aktarma kablosu İsim
saldırmak, hücuma/taarruza geçmek.
göze belirgin bir şekilde görünmek Fiil
çullanmak Fiil
modaya uymak Fiil
kazanan tarafa geçmek Fiil
zengin çeşitli bir üretim programına geçmek Fiil
borsada sağlam bir şekilde yükselmek Fiil
azarlamak, çatmak, tekdir etmek,
argo haşlamak, zılgıtı vermek.
giden bir trenden atlamak Fiil
yağmurdan kaçayım derken doluya tutulmak Fiil
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak Fiil
aşmak Fiil
(futbol/basketbol) zıplayarak atılan pas. İsim
ip atlama. İsim
atlama ipi. İsim
birinin sinirlerine dokunmak Fiil
(otomobilde) katlanabilen sandalye. İsim
(bahriyeli) gemiden kaçmak/firar etmek.
(basketbolde) topu zıplayarak atış. İsim
atlama şeraresi
bir aracı iterek ya da cereyan aktarma kablosu ile çalıştırmak Fiil
paraşütçü giysisi. İsim
tulum, bluz veya gömlekle bir arada tek parça giysi. İsim
(a) işaret verilmeden yarışa başlamak, (b) bir işe vakitsiz (vaktinden önce) başlamak, acele etmek/davranmak, ivmek.
(a) işaret verilmeden önce başlamak/harekete geçmek, (b) vaktinden önce başlamak.
açık gözlülük yapmak, sırasını beklemeden bir şeyi çabucak elde etmek.
raydan çıkmak Fiil
raydan çıkmak, yoldan sapmak, geçmek, atlamak.
acele sonuç çıkarmak Fiil
zamanından önce harekete geçmek Fiil
aniden binmek Fiil
bır denbire fırlamak Fiil
fırlamak Fiil
zıplamak Fiil
atlama alanı
kuvvetliyi desteklemek, galip tarafı tutmak, galip geleceği/kazanacağı anlaşılan tarafa/eyleme vb. katılmak,
kalabalığa uymak, herkesin dediğini demek veya yaptığını yapmak.
At the last moment the senator jumped on the winning candidate's bandwagon.
tez/çabuk davranmak, (çabuk harekete geçerek) üstünlük sağlamak, ileri geçmek.
(tren) raydan çıkmak.
birinden bir hamle önde olmak Fiil
~ ne almak ~den atlamak ~ de bıçak vardı ~ nde durmak ~ ne düşmek ~ nde ka
olayların gelişmesini beklemek/rüzgârın nereden eseceğini beklemek/acele iş yapmamak.