iyi bir ders almak, Hanyayı Konyayı öğrenmek.
He's learnt his lesson: (gereken) dersi aldı = ağzının
payını/boyunun ölçüsünü aldı.
yaptığı yanlışlardan ders almak
Fiil
hesap yapmayı (çarpım cetvelini) öğrenmek
Fiil
anasının dizi dibinde öğrenmek.
bir şeyi pahalıya öğrenmek
Fiil
yaşadıkça öğrenmek, zamanla tecrübe sahibi olmak.
You/We live and learn: Daha kimbilir neler öğreneceğiz/göreceğiz.
“Yaşa yaşa gör temaşa.”
yabancı bir dil öğrenmek
Fiil
kıssadan hisse çıkarmak
Fiil
bir hocadan öğrenmek
Fiil
bir şey yapmayı öğrenmek
Fiil
acı tecrübe ile öğrenmek
Fiil
ezberlemek, su gibi bilmek.
bir işi o işte çalışarak öğrenmek
Fiil
işi o işte çalışarak öğrenmek
Fiil
birkaç nazik söz ezberlemek
Fiil
biri hakkında bir şey öğrenmek
Fiil
bir şeyi kaynağından öğrenmek
Fiil
papağan gibi ezberlemek
Fiil
işin püf noktalarını öğrenmek
Fiil
bütün gücü ile öğrenmeye çalışmak/gayret etmek, girdisini çıktısını öğrenmek.
She learnt up all she could about the district.