etmek, serbest bırakmak. She let the boy off (doing) his music practice. (c) bağışlamak, hafif bir ceza ile salıvermek. He let me off this time: Bu defalık suçumu bağışladı. He was let off with a fine: Para cezası ile serbest bırakıldı. (d) (taşıttan birini) indirmek, inmesine müsaade etmek, (e) let someone off the hook: (birisini) güç durumdan kurtamak, sorumlu tutmamak, mazur görmek, mes'uliyetten kurtarmak, (f) let off steam: (lokomotif) buhar salıvermek, (bir kimse) kabına/ele avuca sığmamak, çok faal olmak.