mektuplarını kilit altında tutmak
Fiil
hava kompartımanı: hava basıncı altında tutulan bir bölmeye geçişi sağlayan hava geçirmez kompartıman/odacık/valf.
İsim, Teknoloji
tulumba ve borularda hava kabarcığının sebep olduğu direnç/empedans/zorluk.
İsim
bisiklet kilidi
İsim, Bisiklet
büyük harf kilidi
Bilgi Teknolojileri
diferansiyel kilidi
İsim, Ulaşım
anahtarı iki kez çevirerek kitlemek
Fiil
anahtarı iki kez çevirerek kilitlemek
Fiil
bir kilidi açmaya çalışmak
Fiil
kilide anahtar uydurmak
Fiil
kilidi maymuncukla açmak
Fiil
erişim kilidi
Bilgi Teknolojileri
maymuncukla kolay kolay açılmayan emniyetli kilit
gelgit etkisi altında olan limandaki gemi havuzunu inmeden koruyan kapı
: zamanı gelmedikçe açılmayan kilit.
buğu tıkacı, benzin motorlarında ısınan benzinde oluşarak benzin akışını tıkayan kabarcık.
İsim
(eski tip) tüfek çakmağı.
İsim
bir mahpusu hapsetmek
Fiil
bu terim ayrıca bazı bankalarca sağlanan kiralık banka kasası kutularını da kapsar
kişisel kullanım için bir kasa ya da güvenlikli kutu
anlaşmazlığa/ihtilâfa düşmek, anlaşamamak, uyuşamamak, çatışmak.
kapa(t)mak, sıkışıp/kapanıp kalmak.
The ship was locked in ice. The secret was locked in her heart.
to lock oneself in: kapanmak, kapalı kalmak.
kazancı tahsil etmek
Fiil
kazancı tahsil etmek
Fiil
emniyet somunu, kilit somunu.
İsim
(radar) hedefe kilitlenmek, hedefi yakalayıp otomatik olarak izlemek.
odaya girip kilidini kapatmak
Fiil
(füze vb) otomatik olarak yolu bulmak ve hedefe kilitlenmek
Fiil
(a) (kilitleyip) dışarıda bırakmak.
She was so angry she locked her sister out. (b) işçileri çalışma
yerine bırakmamak, lokavt yapmak, iş yerini işçilere kapatmak. (c) zihninden uzaklaştırmak, aklından çıkarmak, ümidi kesmek, unutmaya çalışmak.
They locked out of their minds all thoughts of returning.
birini içeri kapatmak
Fiil
vaktinde tedbir almamak, tedbir almakta gecikmek, iş işten geçtikten sonra tedbir almaya kalkışmak.
birinin yüzüne kapıyı kapatmak
Fiil
(a) hapsetmek, hapse atmak, (b) (evin/otomobilin vb.) kapılarını sımsıkı kilitlemek, (c)
basım bağlamak, (d) güvence/teminat altına almak, garanti etmek.
We've got the championship locked up.
bir tutukluyu kilit altında tutmak
Fiil
menkul değerleri kapatmak
Fiil
kilitli ama bekçisi olmayan mağaza
kilitli ama bekçisi olmayan dükkân
tümüyle, bütünüyle, tamamıyla, tamamen, baştanbaşa, olduğu gibi, topu birden, ne var ne yok hepsi, heyeti
umumiyesiyle.
They rejected the proposals, lock, stock and barrel. He sold the factory, lock , stock and barrel.
toptan, tamamıyla, tümü ile, baştanbaşa, ne var ne yok hepsi.
merkezi kilit sistemi
İsim, Ulaşım
kilit altında, sımsıkı kapalı, sıkı güvenlik altında.
to put/keep sth/someone under lock and key:
Bir şeyi/kimseyi kilit altında saklamak/muhafaza etmek.