üstüne, üstünde(n), üzerine, üzerinde(n).
to jump over the wall/ditch. a blanket lying over a bed. I Can't go over the mountain, we must go round it.
Edat
yukarısına, yukarısında(n), tepesine, tepesinde(n).
The roof is over one's head. The lamp hung over the table. to hit someone over the head. to fall over the cliff.
Edat
(rütbe/yetki/güç vb.) üstün, fevkinde.
I don't want anyone over me telling me what to do. We have a colonel over us.
Edat
baştanbaşa, her tarafın(d)a.
I traveled (all) over Europe. A blush came over her face. Farms were scattered over the walley.
Edat
karşıdan karşıya, bir yandan bir yana.
to go over a bridge.
Edat
karşı yakasın(d)a, öbür tarafın(d)a, ötesin(d)e.
Lands over the sea: Denizin karşı kıyısındaki
topraklar.
They live (just) over the street: Sokağın öbür tarafında oturuyorlar.
Edat
-den fazla, aşırı, en az.
over 50 books: 50'den fazla kitap.
over 8 years ago: 8 yıldan
fazla oluyor.
It costs over ten dollars: En az on dolar eder.
Edat
(miktarca, derece itibarıyla) fazla, üstün.
Edat
boyunca, boydan boya, uzunluğunca.
We drove over the new highway.
Edat
süresince, zarfında, müddetince, boyunca, esnasında.
over a long period of years: uzun yıllar
boyunca.
over many years: birçok seneler zarfında.
to discuss a matter over the dinner: yemek esnasında bir konuyu görüşmek.
Edat
sonuna, bitimine (kadar).
to adjurn over the holidays: tatil sonuna kadar ertelemek.
Are you staying in London over Christmas? Noel sonuna kadar Londrada kalacak mısınız?
Edat
… için, … yüzünden, sebebiyle, hakkında.
to quarrel over a matter.
Edat
esnasında, (… ile meşgul) iken.
to fall asleep over one's work: çalışırken uyuyakalmak.
Edat
(haberleşme aracı) -de(n), -da(n), vasıtasıyla.
I heard it over the radio: Radyodan duydum.
I don't want to say it over the telephone: Telefonda söyleyemem.
Edat
… hususunda/konusunda, … ile ilgili.
Edat
yukarıda, üstte, üstünde(n), üzerinde(n), tepe(sin)de.
The clouds accumulated over the mountains.
Zarf
(a) boyunca, (b) yere, aşağıya.
When he lost his balance, he fell over: Dengesini kaybedince yere düştü.
Zarf
(a) ötede, uzakta, öteye, uzağa.
He lives over by the hill. (b) beriye, bu tarafa.
He's seen me, he's coming over!: Beni gördü, bu tarafa geliyor!
Zarf
karşıya, karşıda, karşı taraf(t)a.
to sail over.
Zarf
baştanbaşa, etraflıca.
to read a book over. You'd better think it over carefully.
Zarf
(bir kimseden) ötekine.
Hand the money over.
Zarf
ta … , …'e kadar.
over in Europe: Ta Avrupada.
Go over to the store for me: Benim için dükkâna kadar gidiver.
Zarf
denizaşırı, Atlantiği aşarak, Avrupadan.
Her ancestors came over on the Mayflower.
Zarf
bir daha, tekrar, yeniden.
to do a thing over: bir şeyi yeniden yapmak.
Zarf
üstüste, birbiri ardınca.
ten times over: üstüste on kere.
Zarf
aşırı, fazla.
Don't be over anxious about it. I'm not over keen on it. He didn't do it over well (=He did it badly).
Zarf
artık, artan, kalan.
5 goes into 7 once, with 2 over: 7'de 5 bir kere var, 2 de artar.
He spent 70 cents and had 30 cents over: 70 sent harcadı, 30 senti de arttı.
Was there any money over? Hiç para arttı mı?
Zarf
sürekli, devamlı, aralıksız, fasılasız.
to stay over till Monday.
Zarf
yukarıdaki, üstteki, öbür taraftaki.
Sıfat
üst (rütbece/derece itibarıyla) üstün.
Sıfat
artan, artmış, fazla.
Sıfat
aşırı, fahiş, çok büyük.
overuse of drugs.
Sıfat
bitmiş, sona ermiş, son bulmuş.
When the war was over: Savaş bittiği zaman.
The play is over: Oyun bitti.
Sıfat
ek, ilâve, artan şey, artık.
İsim
hedefin ilerisine isabet eden mermi.
İsim, Askerlik2
(kriket oyununda) birbiri arkasına yuvarlanan 4-6 top.
İsim
üstünden atlamak.
Geçişli Fiil
eğilmek, devirmek, devrilmek.
her tarafta; tamamen bitti; yeni baştan, tekrar.
yürümek, gitmek.
to ankle over to the store: dükkâna gitmek.
şartlı tahliye etmek
Fiil
(hukuk) bir kişiye bir şey yapması için emir vermek
Fiil
teminat ya da kefaletle bağlamak
Fiil
teminat veya kefaletle bağlamak
Fiil
(a) (fırtına, tipi) dinmek.
The storm blew over in 5 minutes. (b) unutulmak.
The scandal will eventually blow over: Skandal, eninde sonunda unutulacaktır.
(a) (kaynayarak) taşmak, (b) galeyana gelmek, öfkesini/heyecanını tutamamak/bastıramamak.
boil over with rage: hiddetten köpürmek/kudurmak, çılgına dönmek.
şaşırtmak, şaşkına çevirmek.
to bowled over: hayretten donakalmak, şaşkına dönmek, çok şaşırmak.
We were bowled over by the news of his death.
birine kısa süreli de olsa yardım etmek
Fiil
geçici bile olsa güçlükleri yenmek
Fiil
coşmak, taşmak, taşkınlık göstermek, kabına sığmamak, içi içine sığmamak.
She was really bubbling over (with joy).
satıcıların satmayı istedikleri her şeyi satmış oldukları ama hâlâ bazı alıcıların bulunduğu bir menkul
kıymet ya da emtia piyasası
(US) veznedarların nakit fazlalıklarını alacak kaydettikleri genel büyük defter
ormanın satılabilecek bütün kerestelerini kesmek
Fiil
yeniden temizlenmiş veya dekore edilmiş
(US) parti değiştirmek
Fiil
anlamsız sesler çıkarmak
Fiil
çabuk çabuk konuşmak
Fiil
kaz gibi ses çıkarmak
Fiil
bir diğerinin başarısızlığını zevkle seyretmek
Fiil
şeytanca bir zevk duymak
Fiil
(US) baştan aşağı gözden geçirme
malların açıkça satışa sunulduğu pazar
üst, üstün, üstünde:
overlord.
Ön Ek
üstünden geçen/taşan/giden, ileriye giden:
overarch, overflow, overpass, overshoot.
Ön Ek
aşağıya doğru, yukarıdan aşağıya:
overthrow, ovrturn.
Ön Ek
aşırı, fazla, fahiş, çok büyük:
overweight, overcharge, oversleep.
Ön Ek
yukarıda, yukarısında, tepesinde, üst tarafında, üstünde:
overhead. NOT: over ile başlayan
ve sözlükte bulunmayan sözcüklerin anlamı asıl sözcüğe bakılıp yukarıdaki kurallar uygulanarak çıkarılabilir. Bunlardan bazıları bu ve bundan sonraki sayfaların altında verilmiştir.
Ön Ek
(a) karşısında, karşılıklı, karşı karşıya.
two houses over against each other: karşılıklı iki ev. (b) kıyasla/nazaran.
tekrar tekrar, mükerreren, üst üste, birbiri ardınca, defalarca, defaatle.
He keeps telling me the same story over and over.
emre muharrer borç senedi
bir şirketin kâr etme amacıyla kullandığı sermayesinin gereğinden çok olması durumu
bir brokere şirketin performansı ile orantılı yüksek bir maaş ödeniyorsa ve bu kişi şirket hisselerinin
önemli bir bölümüne de sahipse
riske aşırı açık olma durumu
işlerin kötü gitmesi olasılığına karşı bu kişi aşırı risk almış demektir
aşkın sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden fazla olması
çabuk kırılan ya da tepki gösteren
... üzerinde uzun uzun düşünmek
Fiil
bir kere daha gözden geçirmek
Fiil
baştan başa hesaplamak
Fiil
baştan sona hesaplamak
Fiil
(borsa) satıcıların alıcılardan fazla olduğu ya da alıcının bulunmadığı piyasa
kısa ziyarette bulunmak
Fiil
üstüne basmak
Fiil, Bilgi Teknolojileri
(motor) boşta çalışma durumunda olmak
Fiil
hâlâ çalışır durumda olmak
Fiil
(polis) âni baskın yapmak
Fiil
saydam kâğıt üzerinden kopya etmek
Fiil
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
kendi tarafına kazanmak
Fiil
taraftarlığını kazanmak
Fiil