over!

  1. (radyo haberleşmesinde) tamam! sizi dinliyorum.
üstüne, üstünde(n), üzerine, üzerinde(n).
to jump over the wall/ditch. a blanket lying over a bed.
I Can't go over the mountain, we must go round it.
Adposition
yukarısına, yukarısında(n), tepesine, tepesinde(n).
The roof is over one's head. The lamp hung over
the table. to hit someone over the head. to fall over the cliff.
Adposition
(rütbe/yetki/güç vb.) üstün, fevkinde.
I don't want anyone over me telling me what to do. We have a colonel over us. Adposition
baştanbaşa, her tarafın(d)a.
I traveled (all) over Europe. A blush came over her face. Farms were
scattered over the walley.
Adposition
karşıdan karşıya, bir yandan bir yana.
to go over a bridge. Adposition
karşı yakasın(d)a, öbür tarafın(d)a, ötesin(d)e.
Lands over the sea: Denizin karşı kıyısındaki
topraklar.
They live (just) over the street: Sokağın öbür tarafında oturuyorlar.
Adposition
-den fazla, aşırı, en az.
over 50 books: 50'den fazla kitap.
over 8 years ago: 8 yıldan
fazla oluyor.
It costs over ten dollars: En az on dolar eder.
Adposition
(miktarca, derece itibarıyla) fazla, üstün. Adposition
-e tercihan. Adposition
boyunca, boydan boya, uzunluğunca.
We drove over the new highway. Adposition
süresince, zarfında, müddetince, boyunca, esnasında.
over a long period of years: uzun yıllar
boyunca.
over many years: birçok seneler zarfında.
to discuss a matter over the dinner: yemek esnasında bir konuyu görüşmek.
Adposition
sonuna, bitimine (kadar).
to adjurn over the holidays: tatil sonuna kadar ertelemek.
Are you
staying in London over Christmas? Noel sonuna kadar Londrada kalacak mısınız?
Adposition
… için, … yüzünden, sebebiyle, hakkında.
to quarrel over a matter. Adposition
esnasında, (… ile meşgul) iken.
to fall asleep over one's work: çalışırken uyuyakalmak. Adposition
(haberleşme aracı) -de(n), -da(n), vasıtasıyla.
I heard it over the radio: Radyodan duydum.
I
don't want to say it over the telephone: Telefonda söyleyemem.
Adposition
… hususunda/konusunda, … ile ilgili. Adposition
yukarıda, üstte, üstünde(n), üzerinde(n), tepe(sin)de.
The clouds accumulated over the mountains. Adverb
bütün yüzeyin(d)e. Adverb
(a) boyunca, (b) yere, aşağıya.
When he lost his balance, he fell over: Dengesini kaybedince yere düştü. Adverb
(a) ötede, uzakta, öteye, uzağa.
He lives over by the hill. (b) beriye, bu tarafa.
He's seen
me, he's coming over!: Beni gördü, bu tarafa geliyor!
Adverb
karşıya, karşıda, karşı taraf(t)a.
to sail over. Adverb
baştanbaşa, etraflıca.
to read a book over. You'd better think it over carefully. Adverb
(bir kimseden) ötekine.
Hand the money over. Adverb
ta … , …'e kadar.
over in Europe: Ta Avrupada.
Go over to the store for me: Benim için dükkâna kadar gidiver. Adverb
denizaşırı, Atlantiği aşarak, Avrupadan.
Her ancestors came over on the Mayflower. Adverb
bir daha, tekrar, yeniden.
to do a thing over: bir şeyi yeniden yapmak. Adverb
üstüste, birbiri ardınca.
ten times over: üstüste on kere. Adverb
aşırı, fazla.
Don't be over anxious about it. I'm not over keen on it. He didn't do it over well (=He did it badly). Adverb
artık, artan, kalan.
5 goes into 7 once, with 2 over: 7'de 5 bir kere var, 2 de artar.
He spent
70 cents and had 30 cents over: 70 sent harcadı, 30 senti de arttı.
Was there any money over? Hiç para arttı mı?
Adverb
sürekli, devamlı, aralıksız, fasılasız.
to stay over till Monday. Adverb
eve, daireye vb.. Adverb
yukarıdaki, üstteki, öbür taraftaki. Adjective
üst (rütbece/derece itibarıyla) üstün. Adjective
dış, dışarıdaki. Adjective
artan, artmış, fazla. Adjective
aşırı, fahiş, çok büyük.
overuse of drugs. Adjective
bitmiş, sona ermiş, son bulmuş.
When the war was over: Savaş bittiği zaman.
The play is over: Oyun bitti. Adjective
ek, ilâve, artan şey, artık. Noun
hedefin ilerisine isabet eden mermi. Noun, Military
(kriket oyununda) birbiri arkasına yuvarlanan 4-6 top. Noun
üstünden atlamak. Transitive Verb
eğilmek, devirmek, devrilmek.
her tarafta; tamamen bitti; yeni baştan, tekrar.
yürümek, gitmek.
to ankle over to the store: dükkâna gitmek.
eğilmek Verb
şartlı tahliye etmek Verb
(hukuk) bir kişiye bir şey yapması için emir vermek Verb
teminat ya da kefaletle bağlamak Verb
teminat veya kefaletle bağlamak Verb
rüzgardan devrilmek Verb
(a) (fırtına, tipi) dinmek.
The storm blew over in 5 minutes. (b) unutulmak.
The scandal will
eventually blow over: Skandal, eninde sonunda unutulacaktır.
(a) (kaynayarak) taşmak, (b) galeyana gelmek, öfkesini/heyecanını tutamamak/bastıramamak.
boil over
with rage: hiddetten köpürmek/kudurmak, çılgına dönmek.
şaşırtmak, şaşkına çevirmek.
to bowled over: hayretten donakalmak, şaşkına dönmek, çok şaşırmak.

We were bowled over by the news of his death.
birine kısa süreli de olsa yardım etmek Verb
geçici bile olsa güçlükleri yenmek Verb
taşmak Verb
-le dolup taşmak Verb
kandırmak Verb
ikna etmek Verb
boya vb. sürmek.
coşmak, taşmak, taşkınlık göstermek, kabına sığmamak, içi içine sığmamak.
She was really bubbling over (with joy).
satıcıların satmayı istedikleri her şeyi satmış oldukları ama hâlâ bazı alıcıların bulunduğu bir menkul
kıymet ya da emtia piyasası
röpor
(US) veznedarların nakit fazlalıklarını alacak kaydettikleri genel büyük defter
konuşmak Verb
üzerinde tartışmak Verb
düşünmek Verb
aşmak Verb
bulutlanmak Verb
bir kez daha saymak Verb
ormanın satılabilecek bütün kerestelerini kesmek Verb
(argo) saldırı
dövme
pataklama
dayak yemiş
yeniden temizlenmiş veya dekore edilmiş
devretmek Verb
bulanmak Verb
donuklaşmak Verb
(US) parti değiştirmek Verb
toslamak Verb
kırağı düşmek Verb
üstü buz tutmuş
gevezelik etmek Verb
anlamsız sesler çıkarmak Verb
çabuk çabuk konuşmak Verb
kaz gibi ses çıkarmak Verb
bir diğerinin başarısızlığını zevkle seyretmek Verb
Oh olsun ! demek Verb
şeytanca bir zevk duymak Verb
tersleme
(US) baştan aşağı gözden geçirme
takbih
azarlama
üstüne yayılmak Verb
örtmek Verb
alabanda
kabuk bağlamak Verb
yana yatmak Verb
şişirmek Verb
baştan savma yapmak Verb
buz tutmak Verb
aşmak Verb
alabora olmak Verb
yol kesme
(US) soygunculuk
abanmak Verb
asılmak Verb
aşmak Verb
ziyade
temlik
devir ve ferağ etme
malların açıkça satışa sunulduğu pazar
buğulamak Verb
buğulanmak Verb
şöyle bir göz atma
üstünkörü inceleme
üst, üstün, üstünde:
overlord. Prefix
üstünden geçen/taşan/giden, ileriye giden:
overarch, overflow, overpass, overshoot. Prefix
aşağıya doğru, yukarıdan aşağıya:
overthrow, ovrturn. Prefix
aşırı, fazla, fahiş, çok büyük:
overweight, overcharge, oversleep. Prefix
yukarıda, yukarısında, tepesinde, üst tarafında, üstünde:
overhead. NOT: over ile başlayan
ve sözlükte bulunmayan sözcüklerin anlamı asıl sözcüğe bakılıp yukarıdaki kurallar uygulanarak çıkarılabilir. Bunlardan bazıları bu ve bundan sonraki sayfaların altında verilmiştir.
Prefix
(a) karşısında, karşılıklı, karşı karşıya.
two houses over against each other: karşılıklı iki ev. (b) kıyasla/nazaran.
yaşı geçmiş
tekrar tekrar, mükerreren, üst üste, birbiri ardınca, defalarca, defaatle.
He keeps telling me the
same story over and over.
tekrar tekrar Adverb
defalarca Adverb
aşırı değer biçmek Verb
hakedilmiş Adjective
emre muharrer borç senedi
bir şirketin kâr etme amacıyla kullandığı sermayesinin gereğinden çok olması durumu
fazla kopyalar Noun
bir brokere şirketin performansı ile orantılı yüksek bir maaş ödeniyorsa ve bu kişi şirket hisselerinin
önemli bir bölümüne de sahipse
riske aşırı açık olma durumu
işlerin kötü gitmesi olasılığına karşı bu kişi aşırı risk almış demektir
aşırı ısınma
aşkın sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden fazla olması
aşırı sigorta
çok uzun
nüfus fazlalığı
aşırı üretim
aşırı duygusal
çabuk kırılan ya da tepki gösteren
aşırı ihtimam
(borsa) repor işlemi
üstüne yazma
ötede
aşma
aşırma
sıvamak Verb
... üzerinde uzun uzun düşünmek Verb
şişirme sınav
bir kere daha gözden geçirmek Verb
baştan başa hesaplamak Verb
baştan sona hesaplamak Verb
taşma
gezmek Verb
(borsa) satıcıların alıcılardan fazla olduğu ya da alıcının bulunmadığı piyasa
yalamak Verb
dökülüp saçılmak Verb
tefriş etmek Verb
yatırmak Verb
kaplamak Verb
gece kalmak Verb
yatıya kalmak Verb
geceyi geçirmek Verb
kısa ziyarette bulunmak Verb
kısa ziyaret
mola
üstüne basmak Verb, Information Technology
dili sürçmek Verb
teklemek Verb
ayağı takılmak Verb
kekelemek Verb
(motor) boşta çalışma durumunda olmak Verb
hâlâ çalışır durumda olmak Verb
devirmek Verb
devrilmek
boşaltmak Verb
devirmek Verb
(polis) âni baskın yapmak Verb
âni baskın
saydam kâğıt üzerinden kopya etmek Verb
katetmek Verb
zafer kazanmak Verb
zalimlik etmek Verb
zulmetmek Verb
tahakküm etmek Verb
ses senkronizasyonu
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
baskın çıkmak Verb
kolay yenmek Verb
sıyanet
kendi tarafına kazanmak Verb
taraftarlığını kazanmak Verb