run afoul of

  1. (a)
    den. çarpışmak (ve hasar yapmak), (b) gazaba uğramak, (c) işler sarpa sarmak, çıkmaza saplanmak,
    müşkülâtla karşılaşmak.
    His plans have run afoul of opposition.
(a) anlaşmazlık/ihtilâf halinde olmak.
to run afoul of the law: kanunla ihtilâfa düşmek. (b) engele/maniaya
çarpmak/raslamak.
The ship ran afoul of floating seaweed: Gemi deniz yosunlarına takıldı.