kişinin

Turkish-English Translation

  1. ministerial act
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

tüzel kişilerin uyrukluğu
nationality of legal persons Noun, International Law
bir arsa satışında bulunan kişinin
proof of title
bir kimsenin yarattığı tedirginlikten dolayı bir kişinin
self-help enterprise
bir kişinin
self-help enterprise
bir kişinin
paper title
bir kişinin
strict liability
bir kişinin
(Lat.) intra vires
mal sahibi veya onun emrindeki bir kişinin
constructive eviction
yeniden halka satmak amacıyla bir kişinin
indirect air carrier
kişinin almaktan vazgeçtiği bir şeyin maliyeti
opportunity costs
kişinin ayrıntılı tarifi
(US) descriptive signalement
kişinin bağlı olduğu renkler
colours Noun
kişinin beklediğiyle elde ettiği arasındaki fark
relative deprivation
kişinin büyük arzusunu gerçekleştirmesi
consummation of one's ambition Noun
kişinin dertli olduğu hassas noktayı bilmek
to know where the shoe pinches Verb
kişinin en çok değer verdiği mallar
lares and penates Noun
kişinin en iyi elbisesi
sunday clothes
kişinin evlenmesini olanaksızlaştıran engeller
absolute impediments to marriage Noun
kişinin formda olmadığı gün
off day
kişinin geçimini sağladığı biçim
bread and butter
kişinin geçimini sağladığı en önemli iş
bread and butter business
kişinin gelirinin artması
accession to one's income
kişinin gereksinimlerinden daha geniş bir evde yaşaması
overhoused
kişinin gözden düşmesi
one's name is mud
kişinin hayattaki amacı
one's goal in life
kişinin ilgisi
one's baby
kişinin işi
one's baby
kişinin kafa yapısı
mindset
kişinin karısı
old women
kişinin karısı
better half
kişinin kendi arazisi üstüne inşa ettiği fabrika
freehold factory
kişinin kendi duygularını ve güdülerini araştırması
heart searching
kişinin kendi fikrine tamamıyla ters düşmek
to contrast strongly with one's own opinion Verb
kişinin kendi gereksinimi için aldığı borç
personal instalment loan
kişinin kendi görevlerinin tam bilincinde olması
high conception of one's duties
kişinin kendi sesini de duyması
sidetone
kişinin kendi sorumluluk alanı
patch
kişinin kendi yetki sınırları dışına çıkması
to act beyond the scope of one's authority
kişinin kendi yetki sınırları içinde hareket etmesi
to act within the actual limits of one's authority
kişinin kendi zihninde oluşan
intrapersonal
kişinin kendine ait dairesi
individual apartment
kişinin kendini derslerine vermesi
application oneself to one's studies
kişinin kendini görevine vermesi
application oneself to a task
kişinin kendisini abarttığı biyografyası
autohagioraphy Noun
kişinin kendisini çektiği fotoğraf
selfie Noun, Photography
kişinin kişisel kullanımı altındaki eşya
with immediate possession
kişinin kız kardeşini öldürmesi
sororicide
kişinin kuvvetli yanı
strong point
kişinin özel eşyaları
(Lat.) paraphernalia Noun
kişinin sağlık durumu
condition of one's health
kişinin şahsi ihtiyaçları
one's personal needs Noun
kişinin şanına yakışmayan
infra dig
kişinin şerefini lekelemek için saldırıda bulunma
assault sb's reputation
kişinin servetinde gedik açmak
to make a dent in one's fortune Verb
kişinin şöhretinin zedelenmesi
one's name is mud
kişinin sorumluluğu
one's baby
kişinin sosyal durumunda iyileşme
improvement in one's social conditions
kişinin tüm giysilerini çıkarttırarak arama yapmak
to strip search Verb
kişinin tüm giysilerini çıkarttırarak yapılan arama
strip search
kişinin üstü
the old man
kişinin vergi açısından
earned income
kişinin vergi bakımından çalışma karşılığı elde ettiği gelir
(Br) earned income
kişinin yaşadığı
stamping ground
kişinin yatırımlarından elde ettiği geliri
investment income
kişinin yetkisi dışında
beyond the scope of one's authority
kişinin yüzü
tide mark
(savaşta) bir milyon kişinin ölümü
megadeath
(yangın sigortası , US) kişinin takdirine göre saptanan prim
judgment rate
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Actions speak louder than words. Sentence
bakış hareketi (seyreden ya da okuyan kişinin göz hareketi
gaze motion
bir çok kişinin hayatıni tehlikeye sokmak
to endanger the life of a substantial number of persons Verb
bir çok kişinin ortak ihmali
joint negligence
bir fikrin ya da kişinin reklamını yapmak
to merchandise Verb
bir kişinin adından türetilmiş sözcük
eponym
bir kişinin belden yukarı fotoğrafı ya da çekimi
waist shot
bir kişinin bütün masraflarını üstlenmek
to carry all expenses for sb Verb
bir kişinin elinde tuttuğu senet ve tahviller
holding
bir kişinin en büyük eseri
magnum opus
bir kişinin evinin
house exchange
bir kişinin geçmişi
background
bir kişinin gelir inin serbest tasarruf edebileceği kısmı
discretionary income
bir kişinin gelirinin serbest tasarruf edebileceği kısmı
discretionary income
bir kişinin hizmetinin bedelini tümüyle ödemek
to buy off Verb
bir kişinin itibarı hakkında toplanan istihbarat raporu
credit report
bir kişinin meslek hayatındaki ilk adımlar
first steps in one's career Noun
bir kişinin ölümünden sonra meydana gelen
posthumous Adjective
bir kişinin oturacağı ya da tutunabileceği
teleskis
bir kişinin sahip olduğu mal-mülk ile ilgili hukuki terim
choses in possession
bir kişinin sahip olduğu otomobiller
fleet of motorcars Noun
bir kişinin uzmanlarca saptanan ölümü
clinical death
bir kişinin ya da örgütün lehindeki bir makale
valentine
bir kişinin yasa dışı olduğunu ilan etmek
to bastardize Verb
bir şeyin ya da kişinin gücünü ya da önemini azaltmak
to cut down to size Verb
bir tek kişinin imzaladığı kira sözleşmesi
entire tenancy
bir tüzel kişinin ayrıcalıklarını ihlal etmek
to breach of privilege Verb
bir yerin çevresini bozan kişinin ödediği tazminat
compensation for loss of amenities
birbiriyle evli olmayan ikisi de evli kişinin zinası
double adultery Noun
birçok kişinin hayatını tehlikeye sokmak
to endanger the life of a substantial number of persons Verb
birçok kişinin ortak ihmali
joint negligence
birden çok kişinin birlikte yönetim sistemi
multiple management
büst resmi (bir kişinin göğüsten yukarı fotoğrafı
bust shot
denizde ölen kişinin naaşını denize vermek
to bury someone at sea Verb
filanca (adı hatırlanmayan kişinin yerine kullanılan söz
so and so
hayatı sigortalanan kişinin ölümü ve adı belirtilen diğer bir kişinin ise y
contingent or survivorship policy
hisseleri çok az sayıda kişinin elinde bulunan şirket
closely-held corporation Noun
hisseleri çok az sayıda kişinin elinde bulunan şirket
closed corporation Noun
hisseleri çok az sayıda kişinin elinde bulunan şirket
close corporation Noun
hizmet dışı bırakılmış yarım ücret alan kişinin durumu
on half pay
iki efendiye hizmet etmeye çalışan kişinin ikilemi
conflict of interests Noun
iki kişinin aynı gün düğün yapması
double wedding
iki kişinin birbirine aynı anda mektup yazmaları
cross in the post Noun
iki kişinin en yaşlısı
elder
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları
double wedding Noun
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları vasiyetname
double will
iki ya da daha çok sayıda kişinin adına açılmış hesap
survivorship account
ilgili bir kişinin ilgili makamlara
caveat
ilgili kişinin yokluğunda
in absentia
kanunun o kişinin bilmesi gerektiğini varsaydığı bilgi
constructive knowledge
kendi dairesinde oturan kişinin gelir vergisi
schedule tax on an owner-occupied house
kendini önemseyen bir kişinin alaycı takma adı
panjandrum
Londra borsasında iki kişinin ortaklığı
market partnership
masada kişinin nereye oturacağını belirten kart
place card
motosiklette arkaya oturan kişinin oturduğu yer
pillion
oturmuş bir kişinin bacakları için yer
leg room
röportajı yapan kişinin önyargısı
interviewer bias
şahsi kredi (bir kişinin veresiye mal satın alma gücü
personal credit
suç yükleyen bir kişinin bunu kanıtlama görevi
onus probandi
tam günlük bir iş için iki kişinin sorumluluk yüklenmesi
job sharing
tek kişinin mülkiyeti
wholly- owned
tek kişinin oynadığı oyun
one-man show
tek kişinin sahip olduğu firma
(US) single proprietorship
tek kişinin sahip olduğu firma
single proprietorship
tek kişinin sahip olduğu işyeri
one- man outfit
tek kişinin sözünün geçtiği iş
one-man business
tek kişinin yönettiği iş
one-man establishment
teklifi yapanın ya teklif yapılan kişinin ölümü
termination of offer
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
voice over
temsil ettiği kişinin mallarını satan
del credere agency
temsil ettiği kişinin veya kuruluşun ürünlerini satan ancak
delcredere agent
toplantıya epey kişinin katılması
good turnout at the meeting
tutuklanan kişinin hakları
Miranda rights Noun, Law
üç kişinin işini yapmak
to do the work of three men (three men's) Verb
üç ya da dört kişinin kalabileceği otel ya da motel odası
twin double Noun
üçüncü bir kişinin ömrü boyunca
per autre vie
vasiyet edilen kişinin ölmesi üzerine akamete uğrayan miras
lapsed legacy
vergiden sonra kişinin dilediği gibi harcayabileceği gelir
disposable income
yetkili kişinin ağzından
straight from the horse's mouth
yoksul kişinin cenazesinin belediyece kaldırılması
pauper burial
yollanan kişinin bulunamadığı mektup
blind letter
yollanan kişinin bulunmadığı mektup
blind letter
Her Kişinin Zorunlu Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme
International Convention on Protection of All Persons from Enforced Disappearance Proper Name, Law
Turkish-English phrases from Zargan's own database